12 Mart 2009 Perşembe

BENİM KİTAPLARIM, OTUZ İSİM OTUZ KÜTÜPHANE

Ikarus'tan sonra bloguma yepyeni bir yazar daha konuk ediyorum sevgili arkadaşlar.. KİBELE... Kendisi aynı zamanda bir ressam.. Bir kitap tanıtımını içeren bu yazıyı umarım sizlerde benim kadar keyifle okursunuz.. Bundan sonra kendisini Kibele'nin Köşesi bölümünde konuk edeceğim.. Yeni yazılarda buluşmak üzere sevgili Kibele'ye hoş geldin demek istiyorum..

Fasulye


BENİM KİTAPLARIM, OTUZ İSİM OTUZ KÜTÜPHANE

Yazar : Sema Aslan
Ocak 2009
Doğan Kitap
Söyleşi

Yazar, kütüphaneler üzerine kendi anılarından, düşüncelerinden ve önceki çalışmalarından yola çıkarak, bu kitapta okuyucuya otuz kitapseverin çok değerli kitapları barındıran, kişisel kütüphanelerini, fotograflarıyla birlikte tanıtmış. Kitapseverlerle yapılan söyleşiler üzerinden, onların çalışma üsluplarını keşfetmeye çalışmış. Kitapların ağırlandığı raf, oda ve evler de anlatının önemli bir parçası olmuş. Ayrıca herkesin, kendileri için özel anlamı olan bir kitabı-dökümanı arayış öyküsünün de eklenmesi, kitabın sürükleyiciliğini artırmış.


Kitaba eklenen, otuz maddelik Sahaf Terimleri Sözlüğü’nden birkaç terim;

Raf bekçisi : Kolay satılmayan yayın.
Kümmi kitap : Eni dar, boyu uzun kitap.
Yorgun : Çok kullanılmış kitap.
Tuğla gibi : Çok kalın kitap.

En ilginci ;
Küp kapağı : Oldukça kalın, içeriği önemsiz kitap.

Kitaptan kısa notlar ;

Adalet Ağaoğlu ilk okuduğu kitapları hala saklıyormuş. “ Hakikat “, Emile Zola, 1929. “ Don Kişot “, Cervantes, 1906. Kütüphanesinde ağırlık tiyatro kitaplarındaymış.

Ali Poyrazoğlu, “ Okumadan uyuyamıyorum, okumadan uyanamıyorum”, demiş. En güzeli, her yerde kitap okuyabiliyormuş. Seyahata çıkarken kitap çantasi da hazırlıyormuş. Vazgeçemediği kitabı , “ Küçük Prens “ miş. Aile eczanesine gelen hastalara dedesi, ” ruhuna iyi gelir“, diyerek kitap hediye edermiş.

Selim İleri, arada evin içinde kitap kaybedip, birkaç kez aynı kitabı satınalabiliyormuş. Çünkü evin her tarafı kitaplıkmış.

Halit Refiğ, çok düzenli bir kütüphaneye sahipmiş ve kitaplarının yerlerini ezbere biliyormuş. Evin kedisi kitaplara saygılı ama papağanı onları yemekten sabıkalıymış. Halit Refiğ’in halen devam eden arayış öyküsü, pek bilinmeyen bir yazarın, Herbert J.Muller, kitaplarıyla ilgiliymiş.

Prof.Dr.Zafer Toprak yüz yirmi bin civarında kitabıyla tahminen Türkiye’nin en geniş özel kütüphanesine sahipmiş . Kitapların hepsi, toza karşı naylonla kaplı ve kayıtlıymış. Üstelik kaplama ve kayıt işini kendisi yapıyormuş . Kitaplarını sigortalatmak istemiş ama yaptıramamış. Türkiye’de böyle bir uygulama yokmuş. Kütüphane almaya gittiğinde, kendisine salon büfesi gösterildiği için, kütüphaneleri kendi tasarlayıp, yaptırıyormuş. Otuz yıldır aradığı ve ancak kısa bir süre önce bulabildiği kitap, Atatürk’ün 1922’de yayımlanmış halkçılıkla ilgili bir kitabıymış.

Ve bu biçimde sürüp giden, okuması çok keyifli ve değişik boyutlarda bilgilendirici, farklı bir kitap.

11 MART 2009 Çarşamba
Kibele

1 yorum:

Cem Akkılıç dedi ki...

2009 Blog Ödülleri aldatmacası!

BLOG ÖDÜLLERİ ADI ALTINDA YAPILACAK OLAN YARIŞMAYI (yarışma denilirse tabi) ANLAYABİLMEMİZ İÇİN 2008 DE DÖNEN ''DOLAPLARA''(!) BAKALIM.


ASLA KAZANAMAYACAĞINIZ ve NE OLDUĞU BELLİ OLMAYAN BİR YARIŞMAYA KATILARAK, BİRİLERİNİN SİZİ SÖMÜRMESİNE İZİN VERMEYİN. GEÇEN YIL YAPILAN YARIŞMADA KİM NE KADAR OY ALDIĞINI BİLE ÖĞRENEMEMİŞTİ.

BİNLERCE EURO KAZANIP DERECE ALAN BİR KAÇ BLOGCUYA DEMO VİSTA KAKALAMIŞLARDI!

DİKKAT : ALEXA RANKINIZ 200.000 DEN AŞAĞI DEĞİLSE, BU YARIŞMAYA KATILMAYINIZ. GEÇEN YIL ZATEN KENDİ ARKADAŞLARINA DERECE VERMİŞLERDİ. Amaç katılımı artırıp, sponsorlara şirin gözükmek çünkü.

Yarışma dedikleri şeyde dönen dolaplar;

http://takunyalibidocusu.blogspot.com/2009/02/2009-blog-odulleri-aldatmacas.html