16 Mart 2009 Pazartesi

GERÇEĞİN PEŞİNDE (10)

Sümer tabletleri ve Genesis arasındaki bağlantıyı incelerken her zaman olduğu gibi yüzümüzü yeniden Kuran'a döndürelim.. Aden Bahçeleri olarak tabir edilen yerden, Kuran'da da Adn Cennetleri olarak bahsedildiğini daha önce söylemiştik, bunun haricinde iki yerde de Süryanilerde olduğu gibi de Firdevs cenneti olarak da geçmeke olduğu bilgisinide atlamayalım istiyorum (bkz Kehf Suresi 107, Muminun Suresi 11).

Süryaniler (Aramiler): Ataları Aramilerden oluşan Ortadoğu'da yaşayan Semitik Hristiyan halk.

Aramiler Sami bir halktır, MÖ. 1. bin yılında Kuzey Mezopotamya ve Suriye civarında yaşamışlardır. M.Ö 10-8. yy larda Bu günkü Suriye ve etrafında çeşitli prenslikler kurmuşlardır.

Bu kısa bilgilendirmeden de anlayacağımız gibi Süryaniler Sümerlerden yaklaşık bin yıl sonrasına denk gelmektedirler ve tıpkı Tevrat'da olduğu gibi onlarda firdevs (aden) bahçelerinden haberdadılar.

Peki Sayın Eldem'in söylediği gibi Genesis ve Exodus'un başına sonradan eklenen yaratılış hikayesi ile ilgili bölüm nasıl oluyorda bu kadar farklı medeniyetlerin mitleri ile bu kadar çakışıyor ve yüzyıllar sonra Kuran'da yeniden gündeme geliyordu benzer bir şekilde, henüz buna bir cevap bulamadık.

Kuran'da anlatılan ilk insanın yaratılış hikayesi Tevrat ve Sümer tabletlerinde anlatılanla benzerlik göstermekle beraber, bazı farklılıkları da mevcuttur.

Bu farklılıkların ilki, Kuran'da Adem'in eşinden Havva ismi ile hiç bahsedilmemesi ve hatta bu eş için hiç isim zikredilmemesidir, ki kulaktan dolma inanç sistemine sahip bizlerden çoğunun bunun farkında olduğunu bile sanmıyorum. Çünkü hepimiz için standartlaşmış bir Adem ve Havva hikayesi vardır ve hepimiz bu hikayenin özünü bir şekilde biliriz. Ama Havva isminin Kuran'da hiç geçmiyor olduğunu pek çoğumuz bilmeyiz. Yanlış anlaşılmasın çok yakın bir geçmişe kadar ben de bilmiyordum ve farkettiğimde de gerçekten büyük bir hayrete düştüm. Çünkü bende hikayenin Kuran'da da Adem ve Havva olarak anlatıldığını düşünüyordum.

İkinci fark ise, Adem'in kaburga kemiğinden yaratılan bir kadından da bahsedilmiyor olmasıdır. Evet ilk insandan türetilen bir eş anlatılmakta, ancak bunun özellikle kaburga kemiği olarak nitelemesi yapılmamaktadır. Bu noktada kaburga kemiğinin diğer kemiklerden farkı ne olabilir düşüncesi geliyor aklıma ve anlatılanlarda Adem'in Tanrı tarafından bir uykuya yatırıldığı ve kaburga kemiklerinden birinden eşinin yaratıldığı ve bir kaburgasının eksik olduğundan da bahsedilmektedir. Eğer yeryüzünde yaşayan insan soyunun erkek cinsinden olanlarının bir kaburga kemiği eksik olmuş olsaydı o zaman bu hikaye çok inandırıcı olacaktı diye düşünüyorum.
Göğüs kafesimizi ve iç organlarımızın büyük bir kısmını koruyan kaburga kemiğinin bu hikayede tercih edilmiş olması gerçekten ilginç geliyor bana.. Bunula ilgili bir araştırma veya bilgiye rastlarsam sizinle paylaşacağım.

İlgimi çeken diğer bir nokta ise Kuran'da başlangıçta ilk insan yaratılırken herhangi bir cinsiyetten de bahsedilmiyor olmasıdır. Yani cinsiyeti olan bir insan, bir erkek yaratıldığına dair bir ifade yoktur. Ona bir eş yaratılır ama, onun da cinsiyetinden bahsedilmez. Başlangıçta kadın ve erkek diye bir ayırım söz konusu değildir yani.. Cenneten kovulmanın ardından cinsiyetler ortaya çıkar. Yeryüzüne halife olarak yaratılan Adem, ilk olarak Allah tarafından yeryüzü yerine cenette yaşamak üzerine yönlendirilir. Daha sonra kendisi ve eşinin şeytana uyması ile birlikte çirkin yerleri açığa çıkmış ve "aşağı" olarak nitelenen yeryüzüne gönderilmişler, ancak bu arada Allah'dan af dilemişler ve affedilmişlerdir ve bir süre yeryüzü nimetlerinden faydalanacakları ve orada ölecekleri buyurulmuştur kendilerine.

Araf Suresi

"(22)Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp, üzerlerine örmeye başladılar. Rableri onlara seslendi "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Ben size şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?"

"(23) Ey Rabbimiz, dediler, öz benliklerimize zulmettik. Eğer bizi affetmez bize acımassan elbetteki hüsrana uğrayanlardan olacağız."

"(24)Buyurdu "Kiminiz, kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar mekan tutmanız ve nimetlenmeniz öngörülmüştür"

"(25)Buyurdu "Orada hayat bulacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız"

"Kiminiz, kiminize düşman olarak inin.."le ne kastedilmiş olabilir anlamak da zorlandım doğrusu. Yani yeryüzünde insanlar arasında bir kargaşa olacağı mı söyleniyordu kendilerine.. Onlardan türeyecek olan soy bu nedenle mi hala birbirini öldürmek ve yok etmekle meşguldü bu kadar. Oysa henüz sadece Adem ve eşi vardı. Ayrıca hayat bulmadıklarına göre henüz bildiğimiz anlamda bir bedenleri de yoktu, peki o halde açığa çıkan çirkin yerleri bazı yerlerde kastedildiği ya da resimlendiği gibi cinsel organları mıydı, yoksa hakim olamadıkları egoları ya da nefsleri miydi?

Oradan çıkarıldıklarında yeniden cennete mi döneceklerdi? Tüm bu soruların cevaplarına ne yazık ki sahip değilim..

Sadece Isra Suresinin 60.ıncı ayetinde söylenenlerde bahsedilen ağacın cenneteki yasak ağaç olduğunu varsayarak, Allah'ın kendi sözleriyle bu duruma bir açıklık getirebiliriz diye düşünüyorum.

"Sana gösterdiğimiz o rüyayı da Kuran'da lanetlenmiş bulunan o ağacı da insanları sınamak dışında bir sebeple göndermedik - Isra Suresi 60"

Bütün bunlardan ayrı olarak, Kuran'da hikayenin başlangıcında bir iyilik-kötülük ağacı, ya da yaşam ağacından da bahsedilmez, sadece Allah'ın bu ağaçtan yemeyin demesinden bahsedilir. Aksi durumda da zalimlerden olursunuz ifadesi kullanılır. Bu ağacın mahiyeti ya da misyonu hakkında bilgi verilmez. Oysa Tevrat ve Sümer mitlerinde bu ağaçtan yediklerinde ölümsüzlüğe kavuşacakları ya da iyiyi kötüyü ayırdedebilecekleri ve böylece Tanrılar gibi olabilecekleri savından söz edilir.

"Ve Ademe şöyle buyurmuştuk "Ey Adem, sen ve eşin cennete yerleşin ve ondan dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme sapanlardan olursunuz" Bakara Suresi 35/Araf Suresi 19

Ancak Kuran'da anlatılan öyküde de şeytan ortaya çıktığında hikaye benzerleşir.

"Derken, şeytan kendilerinden gizlenmiş, çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi :"Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız, yahut ölümsüzler arasına katılmayasanız diyedir" Araf Suresi 21

Yine buradaki ilginç bir nokta daha önce Burak Özdemir'in "Tanrı'nın Doğumgünü" adlı kitabında da okuduğum şekilde, şeytanın Allah'ın yarattığı insana meleklerle birlikte secde etmeye isyan etmesine kadar "İblis", daha sonrasında insanlarla yüzleştiği andan itibaren "Şeytan" adıyla anılmasıdır, yani adı İblis olan melek ya da cinin şeytanlığı bir görev olarak üstlenmesi ve Allah'ın "Din Günü"ne kadar insanları yoldan çıkarmaya çalışması için ona süre vermesidir. "Din Günü" geldiğinde şeytana uyanlar onunla birlikte bölükler halinde cehenneme gidecekler, diğerleri ise yine bölükler halinde cennete alınacaklar ve "selam"larla karşılanacaklardır.

Kuran gerçekten her okuyuşta biraz daha anlaşılır ya da daha karmaşıklaşır olmaya başlayan derin bir kitaptır. Zümer Suresinin 73.üncü ayeti aynen şöyle der; "Allah sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili manalar ifade eden bir kitap halinde indirmiştir".

Kitapta Tanrı'nın ağzından direkt söylenen sözlerde değil de, Zümer suresinden gösterdiğimiz ayette olduğu gibi özne olarak kullanıldığında daima "Allah" kelimesi kullanılır. Allah daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi Kuran'la gelen bir kelimedir.

Neyse Kuran'ın şifresini çözmek olmadığına göre amacımız biz yine konumuza dönelim ve yaratılış ve tufan hikayeleri ile devam edelim.

Kuran'da ilk insanın yaratılışı ile anlatılanlardan beni şaşırtan bir diğer konu da meleklerin Allah "ben kendime bir halife yaratacağım" dediği zaman verdikleri cevaptır.

"Bir zamanlar Rabbin meleklere "Ben yeryüzünde bir halife atayacağım" demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysa bizler seni hamd ile tespih ediyoruz, seni kutsayıp yöneltiyoruz" Allah şöyle dedi "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim" - Bakara Suresi 30

Dikkat ederseniz melekler bir halifeden bahsedildiğinde "bozguncuk yapan" ve "kan döken" birinden bahsetmektedirler. Peki Adem ilk insandıysa, o halde daha önce bir örneği olmamış olması gerekmez mi? Bu durumda nasıl oluyorda halife dendiğinde melekler bu cevabı veriyorlar? Ya da Ademden önce yeryüzüne atanan ve belki de insan soyundan olmayan bir halife mi vardı? Bu konuyla ilgili detaylı bir bilgiye ulaşamadım, ulaşabilen olduğunu da pek sanmıyorum açıkçası. Sadece bazı düşünürlerin Adem'in ilk insan değil, ilk peygamber olarak kabul edilmesi gerektiğine dair düşüncelerini duydum. Zaten gündemde olan Darwin'ci görüş kargaşasında siz de benzer görüşler okumuş olmalısınız, ama konumuz bu olmadığı için bu polemiğe de dahil olmak istemiyorum şu aşamada.. Ya da amacım bu değil diyelim..

Sonuç olarak yine Burak Eldem'in iddia ettiği gibi Exodus ve Genesis'in Sümer Tabletleri ile uyumunu kabul ediyor, ancak bunların kopyalama yoluyla Tevrata aktarılmış olduğu iddiasını kabul edemiyorum ne yazık ki.. Bana göre Tevrat'da Kuran gibi indirilmiş bir kitaptır. Her ne kadar deformasyona uğradığı iddia edilse de, Kuran ile örtüşen pek çok anlatımı bulunmaktadır. Bu nedenle tümüyle kopya edilmiş olması bana inandırıcı gelmiyor.

Belki Allah'ın varlığını redetmediğim için böyle olduğunu düşünenleriniz olabilir, yani Kuran'ında değiştirilmiş ya da kopya edilmiş olabileceği olasılığını göz ardı ediyor olabilirim. Bu konuda kendimi nasıl ikna ettiğimi anlatırsam belki düşünce yapıma biraz açıklık getirmiş olabilirim kendimce..

Kuran da yaratılıştan bahsedilirken sadece ilk insanın yaratılışından değil, her insanın yaratılışından da bahsedilir. Şöyle ki bir meni olarak başlayan yolculuğun, bir embriyoya dönüşmesi ve ardından şekillenmesi açık bir ifadeyle ve aynen meni ve embriyo kelimeleri kullanılarak pek çok ayette anlatılır. Kuran'ın indirildiği devirlerde tıbbın ancak yeni keşfine vardığı bu gerçeğin, bir ya da bir grup insan tarafından biliniyor olması ve bu kadar kesin bir dille anlatılıyor olması bana pek inandırıcı gözükmemektedir. Ancak şu da var ki Eski Mısırlıların sperm ve spermin şekli hakkında bilgi sahibi olduklarını Luxor Tapınağı duvarlarında gözümle de görmüş bulunmaktayım. Yine de Kuran'da sürecin tüm detayları ile veriliyor olması çok şaşırtıcı geliyor bana (bkz Mumin Suresi 67) Hatta Alak Suresinin isminin anlamı direkt olarak Embriyo ve pıhtı anlamına gelmektedir ve bu sure yeryüzüne inen ilk suredir.

Dönelim yeniden Burak Eldem'in Mardukla Randevu isimli kitabında bahsettiklerine.. Sayın Eldem'de ilerleyen bölümlerde Sümer mitleri ve Tevrat'ın benzerliklerini anlattıktan sonra aşağıdaki ifadeleri kullanır.

"Ancak İbrani inanç sisteminin bütünüyle Mezopotamya (ve kısmen Mısır) kaynaklı temalar ödünç alınarak oluşturulduğunu ileri sürmek de, çok doğru sayılmaz ; en azından biraz ekesik bir yaklaşımın altını çizer böyle bir varsayım. Kuzey Suriye'den Sina'ya dek uzanan alan içinde dağınık ve parçalı bir görüntü sergileyen Batı Semitik kabile ve topluluklar, aslında hem dilbilimsel hem de tanrıbilimsel anlamda "Elohim" kavramının çekirdeğini içeren bir tapınımı binlerce yıldır sürdürüyorlardı. Başlangıcı net olarak belirlenemeyen ve bugün genel olarak "Kanan/Ugarit mitolojisi" içinde değerlendirilen bu tapınımın, Sümer kent devletlerinin ortaya çıkmasının öncesinde bile var olduğu, en yeni arkeolojik bulgularla yavaş yavaş gün ışığına çıkmaya başladı. Kuzey Suriye'de, Türkiye'nin güneydoğu sınırına oldukça yakın bir noktada bulunan Tel Hamoukar adlı kazı alanında çalışan arkeologların 2000 yılının Mayıs ayında ajanslara duyurdukları haberler neredeyse Yakındoğu tarihini değiştirecek nitelikte :

"Kuzeydoğu Suriye'de ortaya çıkarılan yerleşim, bugünün Hamoukar köyünün yakınlarında ve çevresinde kurulmuş. Araştırmacıların Tel Hamoukar adını verdikleri antik kent ilk kez İ.Ö. 4000 ile 3700 yılları arasında inşaa edilmiş ve yaklaşık 500 dönümlük bir alana yayılıyor" 22 Mayıs 2000 tarihli Reuters Haberi

Chicago Üniversite'sinin Doğu Enstitüsü'nden McGuire Gibson'a göre bu bulgu "uygarlığın başlangıcı ile ilgili düşüncelerimizi daha eski tarihlere göre geri çekmeye" zorluyor bilim adamlarını. Hamoukar'da yazının izlerine rastlanmasa da, gelişmiş bir kent yaşamı, zanaat ve en önemlisi köklü bir inanç sisteminin izleri var." Burak Eldem Mardukla Randevu Sayfa 92

Yine internet üzerinde konu ile ilgili bulduğum bir diğer yazıda ise aşağıdaki bilgilere yer veriliyor.

"En eski uygarlık

Suriye’den ve Chicago Üniversitesi’nden kazı ekipleri, porselenden arslan, leopar, ayı ve at heykelcikleri yanında çömlekler ve 7 bin adet boncuk çıkardılar. Bulunanlar, insanı, ‘"medeniyetin beşiği’’ denilen Fırat ve Dicle arasında nasıl geliştiğini yeniden düşünmeye yöneltiyor. Babilon ve Mezopotamya kurulduğu bu bölgede, bilinen en eski uygarlık olan Sümerler’in M.Ö. 3500’de yaşamıştı. Hamoukar kentinin ise M.Ö. 6000 ve 4000 arasında kurulduğu düşünülüyor.

Kürtçe'de anlamı var

Kentin ismi de gizemle dolu. Kürtçede Hamoukar; ‘’kulaksız adam’’, “sağır adam” anlamına geliyor. Sümercede ise, “ekonomik merkez” veya “işmerkezi” anlamı da taşıyor. M.Ö. 4000 yılına kadar dayanan Hamoukar, Batılı arkeologlar için yeni bir çalışma bölgesi. Son 150 yıldır periyodik olarak kazılar yapılmasına karşın, ilgi patlaması Körfez Savaşı ve Irak’a ambargo sonucu arkeologların Suriye’ye geçmesi ile başlamış. Hamaukar, Irak sınırına bir kaç kilometre uzaklıkta.

Daha geniş bilgi için bkz .http://www.evrensel.net/00/07/05/toplum.html#2

Hamoukar kazı alanı fotoğrafları için bkz http://www-news.uchicago.edu/releases/photos/hamoukar/

Chicago Universitesi Araştırma Projeleri Sayfaları için bkz http://oi.uchicago.edu/research/projects/ham/"

Kitabın ilerleyen bölümleri Genesis'i incelemeye devam ediyor, bizde tezlerimizi şimdilik bir kenara bırakarak Burak Eldem'in araştırmalarını inceyerek kendi yolumuza devam edeceğiz. Ama en azından bu noktada Sümerlerden önce de bu mitlere sahip başka gelişmiş medeniyetlerin izlerine de rastlayabileceğimizi öğrenmiş olduk, dolayısıyla bu mitlerin çok daha önceleri Tanrı tarafından insanlara bildirilenler oldukları tezini yıkacak bir kanıta da erişemedik.

Aslına bakarsanız eğer Mardukla Randevu kitabı gibi Exodus ile değil de Mu ve Atlantis kıtaları ile yola çıkmış olsaydık benzer yollarda kesişeceğimiz inancına sahibim her nedense.. Bunca tarihçi, din ve dilbilimci ve hatta arkeoloğun çözemediği ya da parçalarını birleştiremediği bir hikayeyi biz kuracak ya da kurgulayacak olmasak bile, yine de kendimizce sorularımızı sorarak, kendi kurgularımızı Kuran'da da bu kurgulara benzer izler arayarak ilerlemeye devam edeceğiz. Belki tarihçiler ve arkeologlar yeni kazı ve bulgularla bundan yıllar sonra bizi aydınlatmayı başaracaklar ve belki bir gün kutsal kitaplarda anlatılanlara dair somut kanıtlarımız olacak, ama o zaman dek ancak diğerleri gibi tarihi kurgulamaktan ve kurcalamatan ötesini yapamayız.. Yine de insanın kendini ikna etmesi ihtiyacından yola çıkarak araştırmacıların vardıkları sonuçları kendimizce değerlendirmemizde bir sakınca görmüyorum. Neticede amacımızı tarihi yeniden yazmak değil sadece merakımızı gidermek..

Sevgiyle Kalın
Fasulye

3 yorum:

burak ağırgötüren dedi ki...

.............."Kuran'da anlatılan ilk insanın yaratılış hikayesi Tevrat ve Sümer tabletlerinde anlatılanla benzerlik göstermekle beraber, bazı farklılıkları da mevcuttur."...............

aynı kaynaktan çıkmış olmalarından olmalı, sanırım.

farklılıklar ise zaten dinin uğradığı değişimlerin kalıntılarıdır doğal olarak, ama inanmadığımız şeylerde çok sıkı muhalefet ederiz, ne yazıkki.


.........."Dikkat ederseniz melekler bir halifeden bahsedildiğinde "bozguncuk yapan" ve "kan döken" birinden bahsetmektedirler. Peki Adem ilk insandıysa, o halde daha önce bir örneği olmamış olması gerekmez mi?".....

meleklerin lebdemeden leblebiyi anlayacak kadar zeki ve bilgili :) ama kendi iradeleri olmadığı için, sadece yaratılış amaçları doğrultusunda(programlandıkları diyelim) davranan yaratıklar olduğunu biliyoruz, onları insanmış gibi değerlendirisek haklı olabilirsiniz, ama değiller ve o sözü sarfetmiş olmalarıda allah ile dialoglarının iki satırda yazanlar kadar olmadığı aşikardır.

..................."Oysa henüz sadece Adem ve eşi vardı. Ayrıca hayat bulmadıklarına göre henüz bildiğimiz anlamda bir bedenleri de yoktu, peki o halde açığa çıkan çirkin yerleri bazı yerlerde kastedildiği ya da resimlendiği gibi cinsel organları mıydı, yoksa hakim olamadıkları egoları ya da nefsleri miydi?"...........

hayat buldukları etten ve kemikten mamul oldukları açık açık yazar zaten, "pişmiş topraktan" diyede iade eder zaten, yani bedenleri vardı.


melekler hemen secde etti, çünkü o secde ademe değildi onu yaratan allaha idi, adem sadece kıble idi, ama şeytan secde etmedi, oysaki şeytan diğer meleklerinde üstadı, baş melek idi, ama onun yaratılış hikmetide malumunuzdur.

velhasılı kelam sebepler dünyasında yaşıyoruz, dünya başıboş değil ama yinede herşey bir sebep üzerine meydana geliyor, ancak bu evreni fizik kurallarını, zamanı ve henüz anlayamadığımız birçok şeyi yaratan allah bizim onu yarattığı şeylere(zaman, mekan, eksik sıfatlar olan kibir) mahkum sanmamız dolayısıyla, onu bulutların üzerinde yaşayan çatık kaşlı kızdığı zaman şimşekler yollayan, beyaz saçlı yarıçıplak, yunan tanrılarılaından biri gibi algılamamızdan kaynaklanıyor olabilir.

"Onlara: Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, «Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız» derler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış kişilerse?"bakara.170

"De ki: İçinizdekileri gizleseniz de açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kadirdir. "al-i imran.29

Adsız dedi ki...

degerli ağırgötüren öncelikli yorumunuz için teşekkür ederim. kendi yolculuğumda bana eşlik edenlerin ve bilgilerini benimle paylaşmaya açık olduklarını bilmek gerçekten guzel.. umuyorum ki yazı dizisinin tamamını okur ve guzel fikirlerinizle bana yoldaşlık etmeye devam edersiniz. uzun bir ara verdiğim yazılarıma yeniden dönmeye karar verdiğim bir süreçte yorumunuza rastlamak gercekten sevindirdi ve motive etti beni..

fasulye

burak ağırgötüren dedi ki...

yazmaya devam, takipteyim :)