4 Ocak 2009 Pazar

SİZ TETİKLERİ YAPARSINIZ BAŞKALARI ATEŞ ETSİN DİYE

"İkinci Dünya Savaşı sonunda İngiltere'nin mandası altındaki Filistin topraklarının bölünmesiyle İsrail devletinin kuruluşu, son elli yıl boyunca süregelen Orta Doğu savaşlarının da çıkış noktası oldu.

İsrail devletinin kuruluşu, Diaspora sonrasında dünyanın dört bir yanına dağılan Yahudiler için bir yurt oluşturmayı amaçlayan Siyonist hareketin uzun süren çabalarının meyvesi.

Nazi dönemindeki Yahudi Soykırımı sonrasında uluslararası toplumda bir Yahudi devletini tanınması yolundaki baskılar yoğunlaştı. 1948'de de İsrail kuruldu.

1948 sonrasında bölgenin tarihi, bir yanda İsraillilerin, bir yanda Filistin Kurtuluş Örgütü ve bazı Arap ülkelerince temsil edilen Filistinlilerin yer aldığı bir savaş diye özetlenebilir.

Bu süreçte yüzbinlerce Filistinli yerlerinden edildi ve Mısır, Ürdün, Suriye ve Lübnan'ın da katıldığı pek çok savaş yaşandı.

1979'da Mısır ve İsrail bir barış anlaşmasına imza koydular ancak Filistinlilerle barış sürecine başlanabilmesi için uzun süren intifada, yani ayaklanma yıllarının ardından, 1990'ların beklenmesi gerekti.

Aradan geçen sürede Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın bazı kesimlerinin Filistin yönetimi denetimine bırakılmış olmasına rağmen, 'nihai statü'yü belirleyecek bir anlaşma henüz sağlanabilmiş değil.

Anlaşmaya varılması önündeki başlıca sorunlar ise Kudüs'ün statüsü, Filistinli mültecilerin dönüşü ve Yahudi yerleşimlerinin durumu.

Bölgedeki dengeler açısından son yıllarda atılan en önemli adımlardan biri ise İsrail'in, 2005 yılında, Ariel Şaron iktidarı döneminde Gazze Şeridi'ndeki tüm yerleşimlerini boşaltıp buradan çekilme kararı oldu.

İsrail

Yönetim merkezi:
İsrail yönetim merkezleri Kudüs'te bulunuyor, ancak yabancı elçiliklerin hemen hepsi Tel Aviv'de ve başkent genellikle Tel Aviv kabul ediliyor


En yaygın diller:
İbranice, Arapça

En yaygın dinler:
Yahudilik, İslam


Filistin

Yönetim merkezi: Filistin yönetim birimleri halihazırda Ramallah merkezli olarak faaliyet gösteriyorlar, ancak kurulacak bir Filistin devletinin başkentinin Kudüs olması hedefleniyor

En yaygın dil:
Arapça


En yaygın din:
İslam
"

Kaynak : http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2004/01/040112_israil_filistin_rehber.shtml




İngiliz yazar Robert Fisk konuyla ilgili yazdığı makalesinde : "Aşkelon ve çevresindeki bölgelerde yaşayan Filistinliler, İsrail yaratıldığı ve sınırları Gazze plajlarına uzatıldığı 1948'de kendi topraklarından kovulmuşlardı. Gazze'dekilerin yüzde 80'inin ailesi bir zamanlar şimdi İsrail olan topraklarda yaşıyorlardı." demiş...




Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Başbakanı Ehud Olmert'i aramayı düşünürken, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları olunca aramaktan vazgeçtiğini belirterek, ''Çünkü, bu bize karşı da yapılmış saygısızlıktır. Biz, şu veya bu ülke değiliz. Her şeyden önce demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletiyiz. Barışı yaygınlaştırmak, onu egemen kılmak için gayret eden bir ülkeyiz'' demiş...

Uluslararası Af Örgütü, "Geçtiğimiz sekiz yıl içinde İsrail-Filistin çatışması 5 bin Filistinli ve 1.100 İsrailli’nin hayatına mal olmuştur. İki tarafın kayıplarının çoğu silahsız sivillerdir. Bunlar arasında 900 Filistinli ve 120 İsrailli çocuk da bulunmaktadır." demiş...








Demokrat Kocaeli Sitesi Yazarı Uğraş Çiftçi, "İsrail’e muhalefet edenler iki şeyi karıştırıyorlar:
İsrail devletinin doğum yöntemini gayrimeşru bulmak başka şeydir…Ki bu türden itirazların, hayata tutunma azmini ıspatlamış İsrail karşısında anlamı kalmamıştır… Doğmuş olanın yaşam hakkını tanımamak başka bir şeydir" demiş...

Bense sadece google'a girip "İsrail ve Filistin" yazıp enter a bastım. Arama seçeneğimi "Görseller" olarak belirledim. Gördüğüm her resme ne bakabildim, ne de bloga eklemeyi düşündüm. Sadece bu yazıda göreceğiniz bir kaçını tercih edebildim. İsrail ve Filistin hakkında, tarihleri, savaşları hakkında hiç bir şey bilmiyor olsanız bile, sadece fotoğraflara bakarak yaşananların (kelime dağarcığınızda o kadarını bulabilirseniz) bir adını koyabilirsiniz...

Ölüm, kan, gözyaşı, yıkım ve şiddet... Gözüdönmüşlük...

Hangi uğurda bu acımasızlık yapılabilir düşündüm. Bir cinnet anında mı? Koskoca toplumlar yıllardır cinnet mi geçiriyorlar? Cinnet anlık bir şeydir, birden kendinizi kaybeder ve ne yaparsanız yaparsınız biter.. Sonrasında ya hatırlamaz, ya da hatırlamak istemezsiniz..

Toplumsal bir cinnet yıllar sürer mi?

Yeryüzündeki düşünebilen tek yaratığın geldiği noktaya bakın... Teknoloji ilerliyor, hatta neredeyse kontrol edilemiyor, araç olmaktan çıktı bizi ele geçiriyor... Tıp ilerledi, yapılamaz denilenler yapılabiliyor... Cenneti düşleyerek, cennet gibi bir dünyayı yok ediyoruz... Doğuda yaşanan kan davalarını kınıyoruz.. Kadınların namus belasına yaşamlarını kaybetmelerini kınıyoruz... Çocuk istismarı ve tacizine bayrak açıyoruz... Ertmenilerden özür diliyoruz... Atam sen ölmedin diyoruz... Elhamdürüllah Müslümanız diyoruz... Küresel ısınma artıyor diyoruz... Hayvan neslini ya yokediyor ya da evrimini bozuyoruz... Grip oldular diye kuşları boğazlıyoruz... Kenelere yem olmayacağız diye bütün haşaratı harcıyoruz... Eurovision'a Hadise gidiyor diye günaha giriyoruz...Yine de yaşıyoruz.. Yine de mutlu olmanın bir yolunu buluyoruz...

Doğal olmayan her türlü felaketi insanoğlunun başına yine biz açıyoruz, kendi neslimizi ya yokediyor, ya azmettiriyoruz... Depremler, tsunamiler, hortumlar ve sellerde ölen insanları dehşetle izliyoruz.. Doğal diyoruz adına bunların... Doğal Afet... Yani doğadan gelen, gayet normal tepkiler... Allah'tan gelen diyoruz... Sineye çekiyoruz... Ya da kafirdiler diyoruz, hakkettilere getiriyoruz şirk mi koşuyoruz?

Filistin ve İsrail, seyrediyoruz... Destekliyoruz, kınıyoruz, kızıyoruz, acıyoruz... Seyrediyoruz...

Siz bir gün bu noktaya gelir misiniz? Ne uğruna, ne sebeple? Siz yüzlerce bedenin parçalanıp ortaya saçılmasında rol alır mıydınız..? Ne hakla, ne sıfatla? Siz bir çocuğu öldürebilir misiniz? Ne cesaretle, hangi vicdanla?

Ben söyleyeyim.. Evet... Ne acı ki..

İtiraz etmenize gerek yok.. Sevdikleriniz tehdit altında olduğunda göze alabileceklerinizi düşünün yeter... Sevdikleriniz zarar gördüğünde hissedeceğiniz hırs ve acıyı toplayın yeter... Boşveremeyeceğiniz, acısını hissetmeyeceğiniz noktalara götürün zihninizi...

Masum değiliz, hiç birimiz...

Kınamaya hakkımız var mı?
Acımaya hakkımız var mı?
Durdurmaya gücümüz var mı?
Yaşamaya yüreğimiz var mı?

Buna da cevap vereyim... Hayır... Ne acı ki..

"Sonra yaslanır arkanıza bakarsınız..
Bedenler nasıl karışıyor toprağa..."

Fasulye

10 yorum:

Uma dedi ki...

Hep mercek tutuyor Tanri icimizdekine. Disarda oyle gosteriyor ki biz icimizi rahatca anlayabilelim diye. Ve ben yazini icim titreyerek, icimdeki siddetten utanarak okudum. Hepimiz sorumluyuz...

Fasulye dedi ki...

savaşları biz çıkartıyoruz.. birbirimizle hesabımız hiç bitmediği için, dünyayı biz yok ediyoruz.. hırsımıza gücümüz yetmediği için.. sahip olmak bir insanın hayatından daha mı önemli...

Adsız dedi ki...

Sevgili Fasulye, farklı bir yaklaşım olmuş! Genel mantığa uygun ama hangi durumda olursak oallım; ki bu savaş bile olsa çocukları kimse öldürmemeli!

Ya ben iyice daldım işlere güçlere, dertlere falan, bayadır okumadım bir bloğu! Neyse yavaş yavaş toparlanıyorum bu da ilk işareti olsun! Bu güne dek hiç yanlız bırakmadığın için çok teşekkür ederim.

Fasulye dedi ki...

sevgili zehirli,
ne bebek, ne çocuk, ne genç, ne yetişkin, ne de yaşlı kimsenin kimsenin canını almaya ne yetkisi ne de hakkı vardır.. Hatta kendininkini bile alamaz kimse.. Gözdönmüşlüğümüzün ibreti bu yaşananlar işte.. Materyalistliğimizin, şekilciliğimizin, acımasızlığımızın, fanatikliğimizin, hırslarımızın...

Adsız dedi ki...

cool blog

Adsız dedi ki...

o kadar anlamlı yazı ki hepimizin düşüncelerini dile getirmişsiniz saolun,katılıorum o çocuklar ve kadınlar karşısında eziliyoruz insanlık adına..ben bir de sevgili Sezen Aksu'nun çocuklar için yaptığı bir şarkının sözlerini paylaşmak istiyorum.

Bu korkunç kuraklık
Boynu bükük buğday başakları
Bu çorak toprak, bu susuzluk
Tanrı’nın kuruyan gözyaşları
Bir büyük gözaltı hayatımız
Ölü çocuklar coğrafyasında
Kayıplar destanı hikayemiz
Melekler anaların dilsiz yasında
Bebeler ergen doğuyor
Ninniler kahramanlık masalları
Yaşayan bu kanlı haritada
Taşırken iki büklüm onca yası
Bu korkunç bataklık
Yutuyor körpe tomurcukları
Dört kitap yazıyor
Eşittir Tanrı’nın çocukları.
Her insan meyillidir,
İhanete cinayete,
Her insan merhametli ve zalimdir,
Bir yandan gücün suç ortaklığında
Vicdan ilahi bir takiptir
Söz: Sezen Aksu - Beste: Sezen Aksu

saygılarımla

Adsız dedi ki...

Şimdi de arkadaşım Semranın yorumunu iletiyorum sizlere işi olduğu için benden koymamı rica etti ve sevgilerini yolladı

bu gerçekten bir savaş mıdır? eğer savaşsa, savaşta masumlara kıymak savaş suçuydu hani? bu bir savaş değilse ne? ne suçu var yeni doğmuş bebeğin? suçu filistinli olmak mı? ya da Filistinli doğmak bir suç mu, bir utanç mı? ya zavallı anneler, yuvalarına huzur saçan yavrularını kendi elleriyle toprağa vermek ne büyük acıdır kim bilir? İsrail'de anneler yok mudur? İsrail sokaklarında çocuklar koşuşturmaz mı? İsrail bebekleri de düşman tarafından katledilse, yine savaşta bu tür sonuçlar normaldir diye bir açıklama yapılır mı? çocukların vücutlarına, anaların anaların yüreklerine sıkılan kurşunun hesabını kim verir? toprağa düşen bebeklerin ahı çıkmaz mı er ya da geç?...

Fasulye dedi ki...

sevgili sanem ve semra
öncelikle yorumlarınız, katılım ve desteğiniz için çok teşekkür ederim.
savaş ve kötü adını biz insanların koyduğu, evrenin özüne ters iki kavram.. sadece ve sadece bize ait ve zararını bu evrendeki herşeyin gördüğü bir şiddet olgusu.. insanlar gözlerinin önünde serili düzeni biraz izleyip ibret alacak olsalardı aslında kendi doğalarına bile ne kadar ters bir şeyin peşinde olduklarını ve kazansalar da kaybetseler de bunun kimseye bir faydası olmadığını görebiliyor olacaklardı.. Hele ki din söz konusu edilim de yaradanın adını bu tür bir şiddete alet ediyor olmaları apayrı bir konu..
sevgilerimle
Fasulye

burak ağırgötüren dedi ki...

Kınamaya hakkımız var mı?
Acımaya hakkımız var mı?
Durdurmaya gücümüz var mı?
Yaşamaya yüreğimiz var mı?

Buna da cevap vereyim... Hayır... Ne acı ki..

"Sonra yaslanır arkanıza bakarsınız..
Bedenler nasıl karışıyor toprağa..."



yukarıda yazdıkların doğru hiçbirinegücümüz yetmez belki, yada yettiği kadarı bir işe yaramaz, diye düşünüyordumki....
aklıma geldi birden.
konuyla alakasız olabilir belki ama, örnek vermek istedim.
peygamber efendimizin içinde yaşadığı toplumu düşündüm, tek başınaydı, ve öyle böyle değil cehaletin dibindeki insanlarla beraberdi, öyleki(arabistanda hala kalıntıları olan) pislik içinde yüzen insanlara temiz olmayı, 100-150 karısı olan insanlara, tek eşin en doğrusu olduğunu.(diyenler çıkacaktır ben baştan söyliyeyim.... eşinin rızasını almak, ayrı evlerde olmak ve birebir eşit şartlar sağlamak kaydı ile 4 eşe ruhsat verilmiştir, ve diyorki, "herşey eşit olacak, kalbiniz birinden birine diğerlerinden falza meyletmeyecek" peki bu mümkünmü? tabiki değil. ve sonra toparlıyor "allah katında sizin için asıl olan tek eşliliktir, kadın ve erkek elmanın iki yarısı gibidir ve eşleriniz size allahın emanetidir, onlara öyle muamele edin", tabiki 100 eşi olan birine bu ancak bu şekilde yumuşatılarak anlatılırdı.
aynı şarabın yasaklanması gibi, önce alkolün kötülüklerinden bahseden ayetler iniyor, sonra şarabın sarhoşluk veren etkisi ve sarhoşken namaza yaklaşmamak gerektiğini anlatan ayetler, ve son olarak alkolün haram olduğunu anlatan ayetler.
derlerki" alkolün haram olduğu ayeti indiğinde medine sokaklarından şarap seli akmış" çünkü herkesin evinde fıçılarla bol miktarda bulunurmuş.....
konudan uzaklaşmayalım... nediyordum ben...
ha evet, düşünün hemide öyle bir toplum karşısında yalnız başınıza çıkıp, o toplumun değerlerinii inançlarını baştan değiştirebilmek imkansız gibi görünüyor, çünkü karşınızdakiler gerçekten zır cahil(can güvenliğiniz yok enazından :)
yani demek istiyorumki; azlık çokluk çok önemli değil, yaptığınız herneyse, ona inancınız tamsa eğer ve kendinizi ona adadıysanız, başarılı olmamanız çok şaşırtıcı olur kanımca.

Adsız dedi ki...

bu gün elimde kalemim var (klavyem) yazıyorum elimdeki yegane paylaşma ve anlatma gücünü kullanmaya çalışıyorum sonuna kadar.. umuyorum ki bir gun elimizde kalem yerine daha başka şeyler almak zorunda kalmayiz değerlerimizi korumak için..
fasulye