Toplum olarak hepimizin değer verdiğimiz şeyler her ne olursa olsun, gelişmiş bir koruma ve kollama içgüdümüz vardır. Bu gerek elimizdeki somut bir değer, gerek aile üyelerimiz veya bir yakınımız, gerek manevi değerlerimiz veya inançlarımız, gerekse tuttuğumuz bir takım olsun değişmez bir gerçektir.
Aslında yüreğimizdeki sonsuz sevgiden kaynaklanan bu iyi niyetli davranışlarımız, belirli bir çizgiyi aşmamızın ardından, adını sevgi ve korumacılık koyduğumuz aşırı-muhafaza yani aslında günümüze çok sık tekrarladığımız muhafazakarlığa dönüşmektedir.
Öyle bir toplumuzdur ki biz, sevgimiz yüzünden, ölmeyi, öldürmeyi göze alırız. Ölümüne bağlıyızdır sevdiklerimize. Romantik bir aşk hikayesi ya da bir aile dramını konu alan filmlerde bir çoğumuzun gözyaşlarına boğulur olmasının temel nedeni de içimizdeki bu aşırı sevme duygusudur.
Toplum olarak yaşadığımız bir çok karmaşa ve kaosun, hatta üçüncü sayfa haberlerinin bir çoğunun özünde, bu aşırı sevgi doluluğumuzun yattığını düşünmek garip geliyor başlangıçta insana biliyorum, ama korkarım bu ülkede "sevgi suçları/terörü" diye de bir alan olmuş olsaydı epey hasılat yapardı mahkemeler. Düşünecek olursanız, biz, öldürücü imha gücüne sahip özünde sevgi bir toplumuz aslında.
Çocukluğumuzdan beri bize öğretilen, filmlerden izlediğimiz veya kitaplardan, şiirlerden okuduğumuz, şarkılarda dinlediğimiz hemen her şey sevgiden bahseder. Çocuklarımıza ilk önce sevmeyi öğretmeye çalışırız, sonra sevdiklerimizi korumayı ve sahiplenmeyi. Hatta örnek olmak adına o kadar çok severiz ki onları, birer yetişkin olduklarında bile bize bağımlı ve hatta neredeyse sırtımızda bir yük olarak yaşamaya devam ederler ya da sevgimiz yüzünden biz aynı şekilde bir türlü onları koruyup, kollamaktan ve tabi sevmekten, hayatlarının her aşamasına sırf sevdiğimizden müdahale etmekten vazgeçmeyiz.
Tuttuğumuz takımları o kadar çok sever ve sahipleniriz ki, "seni sevmeyen ölsün" mantığıyla, karşı takımın taraftarlarına, sözlü ve fiziksel saldırıda bulunmaktan hiç çekinmeyiz. Sevdiğimize laf ettirmeyiz, kanımıza dokunur.
Öylesine değerlerimize bağlıyızdır ki, bu değerler için gözümüzü bile kırpmadan aile bireylerimizi dahi öldürebiliriz. Kan davası güderiz, namus davası güderiz, güderiz, güdülürüz.
Sonra da gazete ve televizyonlarda izlediğimiz bu tür olayları gördüğümüzde, tüm bunları "vahşet", aşırı sevgiden gözü dönmüş insanları da "cani" olarak nitelendiririz. Nedense o noktada hiç de sevgi kelebeğine benzemezler. Oysa sevdikleri için yapmışlardır ne yaptılarsa.. "Seveni korur Allah...!" nameleri yoksa sadece şarkılarda mıdır?
Ama hiç kimsenin ağzından ya da kaleminden, aslında çok sevmenin başta kendimiz olmak üzere çevremize ne tür zararlar verebileceğimizi duymayız. Sanki sınırsız sevgi, bütün dünyayı kucaklasa hiç bir sorunumuz kalmayacakmış gibi, sevgi mesajları verip dururuz. Sevdikçe severiz, sevdikçe sahip çıkarız. Sahip çıkmanın, bir çeşit yok etme olduğunu görmeyiz. Sevdiğimize, sevgimize laf ettirtmez, leke sürmez, sürdürtmeyiz.
Sevgiden kaynaklanan bağlılık, "kutsal" sayılır bu topraklarda, saygı görür...Sorun da aslında sevginin kendisi değil, sebebiyet verdiği bağlılık duygusudur. Aile bağı, dostluk bağı, kan bağı.. Sevginin bedeli olarak karşımıza dikilen sorumluluk ve görevler olarak yol almaya devam eder hayatımızın içinde. Çünkü seviliyorsak bunun kıymetini bilmekle de yükümlüyüzdür. Bilmiyorsak da bedelini öderiz, ödetirler..
Diyorum ya özünde hepimiz sevgi dolu insanlarız..
Ülkemizi, komşularımızı, vatandaşlarımızı, işçilerimizi, emeklilerimizi, ailelerimizi, askerlerimizi, çocuklarımızı, kızlarımızı, oğlanlarımızı, hakimlerimizi, takımlarımızı, taraftarlarımızı, milletimizi, öğretmenlerimizi, inançlarımızı, paramızı, evimizi, arabamızı o kadar çok seviyoruz ki..
Ülkemiz elden gidiyor, komşularımız ile sürekli sorunlar yaşıyoruz, vatandaşın şikayeti, işçilerin sefaleti, emeklinin hikayesi, askerlerin hıyaneti hiç bitmiyor. Çocuklarımız dejenere, kızlarımız tecavüzzede, oğlanlarımız kazazede, hakimlerimiz rüşvetzede, takımlarımız şikezede, milletimiz acizane olmaktan hiç kurtulamıyor. Diğerlerini ve daha da fazlasını düşünsek elbette yazabiliriz. Ama biz gerçekten özünde sevgi dolu insanlarız.. Ne yapıyorsak sevgimizden yapıyoruz. Tamam biraz frenlerimiz tutmuyor olabilir ama o da yine çok sevmekten. Sevdik mi tam severiz, sildik mi bir kalemde..
Bir şey söyleyeyim mi, biz ölürsek aşktan ölürüz.. E söylemiyor mu şarkılar "sevmekten kim usanır? sevenle oyun olmaz." .. Aman ha.. Allah muhafaza!
Hepinizi seviyorum..
Fasulye
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder