30 Kasım 2008 Pazar

BEZGİN BEKİR SENDROMU

Bezgin Bekir karakterini çoğunuz okumuş ya da duymuşsunuzdur diye düşünüyorum, çünkü resim ararken farkettim ki kendisi vikipedi de bile yer alacak kadar tarihi bir kimliğe bürünmüş . Vikipedi de ki bir iki cümlelik tarihi şöyle Bezgin'in ;

"Bezgin Bekir, tembelliği ile tanınan, ilk olarak Gırgır dergisinde çıkmış mizahi bir çizgi karakterdir. Karikatürist Tuncay Akgün tarafından yaratılmıştır."

Bir kaç seferdir yıllardır ilk defa "home alone" pozisyonu yakalayan ben de, fırsat bu fırsat dur hazır tek başıma iken "şunu okuyayım, bunu yazayım sakince" modundan çıkıp, aslında Bezgin Bekir Hayat Felsefe'sinin ne kadar işe yaradığını keşfetmiş bulunmaktayım. Evdeki güruh dışarı kendini attığı anda, demlenmiş çayım, sigaram, yumuşacık battaniyem ile baba koltuğunun en yatak pozisyonuna geçip, saatlerce demleniyorum. Kıpırdamadan, ne bir müzik, ne bir sohbet bile olmadan. Yani en sevdiğim sesleri bile yok sayarak. Hiç bir şey yapmamanın keyfine varıyorum. Önce bir bardak çayımı sigaramla içip, sonra kaslarımı koltuğa yayıp, boynuma kadar çektiğim battaniyenin sıcaklığıyla gevşeyen bedenimi sonunda uykuya teslim ediyorum. Uykum hafiflediğinde yeniden bir sıcak çay molası veriyor, sonra yeniden döngüyü tekrarlıyorum. Apartmanın ve mahallemizin rutin gürültüsü dışında herhangi bir ses ve haraket eden bir şey olmadan.

Çoğunlukla kafamda ışık hızı ile dönen pek çok düşünce ile oturduğum koltukta, ilkin onu bunu halletmeye çalışarak başlasamda oturumuma, hafif hafif yavaşlayan düşünce akımı sonunda rahatladığımı hissediyorum. Hani Amerikan Yerlilerinin dediği gibi, "ruhlarımız bedenlerimizin gerisinde kalıyor" çoğu zaman sanırım. Ben de ruhuma günlük koşturmacalarımda veremediğim zamanı tanıyorum böylece ve ikisinin buluşup huzur içinde dinlenmelerine izin veriyorum.

Aslında hep çok yorgun hisettiğimde "ya şöyle kıpırdamadan durmak istiyorum bazen, öyle gözlerimi boşluğa dikip, ağzım hafif aralanmış, boş bomboş kalmak istiyorum" der dururdum ama, daha önce dinlenme adına yaptığımı sandığım şeylerin gerçekten bu olmadığını ve gerçekten istediğimin de aslında bu olduğunu daha yeni anladım. Günlük hayatın içinde ne kadar koşturursam koşturayım, gerek evde, gerekse iş yerinde verdiğim molalarda yalnızca kendim içinlerimi yapmaya çalışıp, kendimce mutluluklar yaratmaya çalışsam da, aslında hiç birinin dinlenmiş ve bir arada olan ruh ve beden ikilisini yaşamak kadar keyif verici olmadığını keşfediyorum. Hayatım boyunca bunu çözememiş olmam da çok komik aslında. Sanırım yaşlanıyorum :)

Bu nedenle bu aralar Bezgin Bekir Sendromu yaratabileceğim anları özlemeye başladım neredeyse. Mola vermenin mümkün olmadığı, yapılması gerekenler zincirinden sıyrıldığımda, kendim için istediklerimden biraz fedakarlık edip, kendim için istediklerimi yapacak enerjim kalmasını sağlayan bu yöntemi uyguluyorum. Bu da kendim için istediklerim ve yaptıklarım kısmında bir yavaşlama ve gerilemeye sebep oluyor aslında. Hani eli dursa ayağı durmaz, ayağı dursa, zihni durmaz bir yapıda olan ben için bu oldukça yeni bir durum aslında.

Bir süre önce gerek blograzzi, gerek face book gerek başka bilimum ortama iki ara bir derede girip laf yetiştiren ben şimdilerde yine duramayıp giriyor okuyor ve çıkıyorum. Yazacaklarımı biriktirdim aslında, bir süre beden ve ruhumu bir arada tutmanın tadına varayım hepsi yine bir sel gibi boşanıp dökülecek sanal aleme, hani bu bir geri çekilme, vazgeçilmişlik belirtisi sanmayın diye söylüyorum. Ama fırtına öncesi sessizlik olduğunu düşünüp de, dönüşü muhteşem olacak bir hisse kapılmanızı da istemem, bakarsınız bedenim ruhuma öyle alışır ki sonunda, medite olmuş yeni ruh halimle ancak çiçekler, böcekler, hayat ne kadar güzellere dalarım bir süre.. Bahar da değil ki, size aşktan falan bahsedeyim öyle yaz güneşi gibi, ılık bir meltem gibi hafif hafif esecek ve gevşetecek konular üreteyim de yazayım..

Hep şunu düşünürüm kendi kendime, bu dünyanın ve yaşamın sırrını çözmüşler vardır benim için, bunlardan ilki Hayyam, ikincisi Can Yücel, üçüncüsü de Amerikan Yerlileri ve kökeni Amerikan Yerlileri gibi olan diğer tüm ilkel sanılan insan grupları. Dünya ile barışık insanlardır hepsi, koşturmaca değildir hayat onlar için ne kadar yoğun yaşarlarsa yaşasınlar, bir zerre olsun ayırmazlar ruhlarını yaşamın herhangi bir anında yanlarından. Başkalarının makosenleri ile dolaşmayı bilirler, bu nedenle anlarlar her canlının halinden. Savaşmazlar onlar hayatla, işbirliği yaparlar daima. Bu nedenle de yorulmazlar, bedenleri, ruhsuz kalmaktan, ruhları bedensiz yaşamaktan sıkılmaz hiç bir zaman.

Nirvanaya ermeme az kaldı benimde herhalde.. Hayatıma yeni eklenen küçük mutluluklar ve yeni telaşları da kaldırmadı bünyem belki bu aralar, o nedenle bir beden-ruh birleşmesi ile voltranı oluşturmaya devam bir süre daha..

Bezgin ama mutlu
Hancıyı beklemeden yatağı serip uzanan
Fasulye

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Bezgin Bekir en sevdiğim karakterlerdendi.Bir de hain evlat ökkeş.Yaşıyorlarsa Allah uzun ömürler versin.(çizenlere)
Fasulye bir de köşe yazarlarını düşün.her gün yazmak zorundalar.saçmalamaları ondan herhalde.

Fasulye dedi ki...

evet doğru söylüyorsun sevgili orpen ama köşe yazarlarının bir kısmı haftalı yazıyor onların işleri güzel bir hafta boyunca ne yazacaklarını düşünebilirler. ama insanın işi köşe yazmak olsaydı sanırım attığı her adımdan gördüğü her nesneden bir hikaye çıkaracak kadar donanımı ve tecrübesi olurdu diye düşünüyorum. benim asıl niyetim yazmaya değil, gündelik yaşamaya biraz ara vermek galiba :) rutin bezginiyim ben :)