2 Kasım 2008 Pazar

TÜM ÇOCUKLARIN BİR "GEPETTO"SU OLSA

Bütün çocuklar masum doğar ve hayatları boyunca kirlenir ya da kirletilirler. Kimileri için evin neşesi, kimileri için ekmek teknesi, kimileri için yaşlandıklarındaki sığınma evi, kimileri için herhangi biri, kimileri için ise ülkemizin geleceği…

Hayata geliş şekilleri ne olursa olsun, hiç birinin seçim hakkı yoktur geldiklere yere, herbirimizin olduğu gibi. Bu dünyada istenip, istenmediklerini bile bilmeden, temel ihtiyaçlarının karşılanmasından başka bir kaygı duymazlar hayatlarının ilk yıllarında.


Almasını istediğiniz her şekli alır, en yakınlarının doğrularıyla bakarlar hayata. Birazcık oyun için tüm tekliflere açıktırlar. Henüz yenemedikleri merak ve keşif duyguları cazip görünen her yere çeker onları. Tüm tuzakların kurbanı olmaya hedef olarak yaşarlar. Hiç olmadıkları yetişkinler dünyasındaki tüm parlak renkler gerçektir onlar için. O renklerin ardındaki ışık girmeyen noktaları seçemez çocuk gözleri.


Bir an önce büyüme arzularının kendileri için en büyük tehdit olabileceğini kim anlatabilir ki onlara?


Birazcık şanslı olanların kötüyle tanışmadan bir fikri bardır kötülük hakkında. Gerçek kötülüğün “tü ka ka”dan fazlası olduğunu anlatması zordur onlara. Altı yaşına kadar soyut kavramları somut algılar, süper kahramanlar gibi olmak isterler bu yüzden. Sonrasında sahip olmak egosu ile savaşmak zorunda kalırlar. Her vaade açıktır minik yürekleri bu aşamada.


Biz yetişkinlerin adını kötü koyduğu hiç bir şeyi doğuştan bilerek gelmezler hayata. Yaşayarak öğrenme sürecinden uzaklaşmadan herşeyi denemek isterler.


Kimi kendi literatürüne kötü olarak geçecekleri, en yakınlarından, kimi sokaktaki açıkgöz amcalarından öğrenirler. Kaçacak alan bırakmak gibi bir yetenekleri olmadığından bu noktadan sonra güçlerinin yetmediği savaşlarda bulurlar kendilerini, sığınacak bir yer bulamadan.
Büyük olan daima güçlüdür. Düzgün bir aile yanında büyüyecek kadar şanslı olmayanları, sokaktaki kurt kapar. Hatta anasının kucağından, babasının ocağından kapacak kadar cürretkardır bu kurt.


Bütün masalların güzel bitmediğini öğrenir çocuklar işte bo nokta da. Çocuklarının yetişkinler dünyasının çarklarında sona ermesiyle biter daima bu masal.


Hayattan öğrenilecek en büyük dersi, ilk ders saatlerine yazmıştır artık kader. Kötülük müfredatındaki dersler de tenefüs zili değil, bitiş zili bile çalmayacaktır çoğu zaman. Bu okulda sıfatlandıklarıyla büyüyecek, toplumda yaftalanmış olarak yaşam mücadelesi vereceklerdir artık.
Onları adını kötü koyduğumuz kalıplarda şekillendirenler yetmezmiş gibi, kötünün adını verenlerden de yiyeceklerdir hayatın sillesini. Artık ne iyi olmak için bir umutları, ne de sahip olmak istedikleri güzel rüyaları kalacaktır geriye. Onlara bırakılan tek çözüm yolu olan kötülükle yaşamayı öğrenecekler ve sağ kalacak kadar şanslılarsa hayattan ve kendilerinden intikam alırcasına hırsla bağlanacaklar hayata, yok olmadan yok etmek uğruna.


Bir çocuğun hayatını mahvetmenin hikayesiydi bu dinlediğiniz. İster psikolojik ve fiziksel şiddet, ister uygunsuz yollara saptırma ile ilgili binlerce öykünün kahramanlarından birinin minik kahramanını koyun bu hikayenin ortasına. Onları her zaman sevecek, koruyacak ve kollayacak bir “Gepetto ” olmadığı sürece, masal pesinin de onları gerçek bir çocuk ve insan yapmaya gücü yetmeyecek nasıl olsa.


Fasulye
Bu bir "Blog Hareket Günü" yazısıdır.

Hiç yorum yok: