19 Ekim 2008 Pazar

GERÇEĞİN PEŞİNDE (6)

Bir çok kaynaktan yaptığım araştırmalara göre Musa ve Mısır'dan Çıkış hikayesi için öngörülen tarihlerle kesişen hanedanlar ve onların firavunları yıllarına göre aşağıdaki gibi. Dolayısıyla bu 14 firavundan biri Musa'nın karşısına çıkan firavun olabilir. Elimizde döneminde doğal afetlerin olduğu, ardından Hiksos saldırıların olduğu bilgileri mevcut. Yani bu firavunun son dönemlerinde pek de parlak şeyler yaşanmıyor Mısır'da. 9 ve 10'uncu sırada yer alan firavunlardan bir önceki bölümde bahsedip, onlardan birinin olamayacağı sonucuna varmıştık ve hatta onlardan sonraki bir firavun olabileceği tezi üzerinde durmuştuk.


Aslına bakarsanız genel kronolojide II. Ramses için verilen tarihler ise İ.Ö. 1279 - 1213 tarihlerine denk geliyor ve dolayısıyla Tevratın verdiği 1447 yılı ile arasında yaklaşık 200 yıl kadar bir fark ortaya çıkıyor. Ayrıca II. Ramses 99 yaşına kadar yaşamış ve Mısır'ın en büyük firavunlarından biri olup zamanında Mısır en parlak günlerini yaşatmıştı ve dolayısıyla da Mısır'a felaket getiren firavun olarak anılmıyordu.


Ramses isminde ısrarlı olunduğu için biz de aynı hanedana dahil olan I. Ramses'in hayatına bir göz gezdirelim bakalım, felaket izlerine rastlanıyor mu? I. Ramses sadece 1 yıl dört ay hükümdarlık yapabilmiş ve Teb'de gömülmüş, dolayısıyla bizim kahramanımız olamaz gibi duruyor.

Listede İ.Ö.1447 yılı ile çakışıyor gözüken tek firavun ise III. Thutmose (İ.Ö.1479-1425). Ancak III. Tutmose ile ilgili tarihsel kayıtlar aşağıdaki bilgileri verir.



"III. Tutmose tarihte ilk resmi kayıtlara geçen savaşı MÖ 1479 yılında Meggido'da, Mısırlıların Filistin'i tekrar ele geçirmeye kalkışmalarıyla gerçekleştirmiştir. Kadeş Kralı Hyksos'u yenen III. Thutmose'un kabilesi "Çoban Krallar" olarak da bilinir ve daha önceki tarihlerde savaş arabaları da kullanmışlardır. Bu kabile MÖ 1680'de Mısır'ı da işgal etmiştir ama bu savaşlar hakkında çok az şey bilinmektedir. I. Ahmose ile başlayan on sekizinci hanedanın 6. firavunudur."



Çoban Kral olarak anıldığına göre felaketten sonra başa geçen firavunlardan olması gerekir III. Tutmose'nin ve dolayısıyla Musa ile itişen firavun olma şansı böylelikle yok olmaktadır.

Musa'nın hikayesinin geçtiği yıllarda (Tevrat'dan yola çıkarak) yaşamış hanedanın firavunları aşağıdakilerdir.



Onsekizinci Hanedan (İÖ 1550 - İÖ 1295)

1. Ahmose ,1550 - 1525
2. I. Amenhotep,1525 - 1504
3. I. Thutmose,1504 - 1492
4. II. Thutmose,1492 - 1479
5. Kraliçe Hatshepsut,1473 - 1458
6. III. Thutmose,1479 - 1425
7. II. Amenhotep,1427 - 1400
8. IV. Thutmose,1400 - 1390
9. III. Amenhotep,1390 - 1352
10. IV. Amenhotep/Akhenaten,1352 - 1336
11. Smenkhkare,1338 - 1336
12. Tutankhamun,1336 - 1327
13. Ay,1327 - 1323
14. Hotemheb,1323 - 1295


Bu listeden III. Tutmose'yi Çoban Kral sıfatı taşıması nedeniyle elemiş olduk. Beşinci sırada yer alan Kraliçe Hatşepsut'uda kutsal kitaplarda anlatılan firavunun kadın olduğuna dair bir bulgu olmaması sebebiyle eliyoruz III. Tutmose'den önce felaketlerin olmuş olması gerektiğinden yola çıkarak Kraliçe Hatşepsut'dan başlayıp ondördüncü sırada yer alan Hotemheb'e kadar elediğimizde, elimizde dört firavun kalmış oluyor..

1. Ahmose ,1550 - 1525
2. I. Amenhotep,1525 - 1504
3. I. Thutmose,1504 - 1492
4. II. Thutmose,1492 - 1479

Bu dört firavunun hayat hikayelerine bir göz atalım bakalım felaketlerin izine rastlanayabilecek miyiz?

Ahmose; Yeni krallık döneminin ilk firavunu olan I.Ahmose 18.hanedanı kurarak yeni bir dönem başlattı. I.Ahmose ülkeyi Hyksoslardan istilasından kurtardı.Yaklaşık 500 yıl boyunca süren Yeni Krallık Döneminin 3 hanedanının hüküm sürdüğü bu uzun dönem yeniden kuruluş, amarna ve ramsesler olarak 3'e ayrılır.I.Ahmosis, Mısır'ın kurtarıcısı olarak görülür.


Göçebe istilası yani Hyksoslardan kurtuluşu gerçekleştiren firavun Ahmose olduğuna göre, o halde felaketler daha önceki bir firavun zamanında olmalıydı, çünkü felaketler sonucu zayıf düşen Mısır göçebe istilasına uğramış ve geçici bir çöküş dönemi yaşamıştı. Şu halde Ahmose'den başlayıp lisetlediğimiz bu dört firavun da Musa ile itişen firavun olma özelliklerini kaybettiler. Gerçek tarih ile Tevrat'ın vermiş olduğu tarihi oturtamıyoruz gibi gözüküyor bu şekilde ve 18. Hanedan'dan önceki firavunlara dönüş yaparak onlar hakkında bilgi toplamamız gerek gibi görünüyor. Ama 17. Hanedan firavunlarına bakmadan önce yapılan araştırmalarda ortaya atılan iddiaları da görmemezlikten gelmeyelim diye düşünüyorum.


Mısır tarihinde belirli bir dönem hakkında bilgi sahibi olmak için, Mısır'dan çıkış sırasında ki firavunun I. Dudimose olduğunu iddia eden tarihçi Maneton'a kulak verilir. Dudimose'nin Musa'nın karşısına çıkan firavun olma olasılığını kuvvetlediren bilgi I. Dudimose'nin ölümünden sonra Mısır'da bir kaos ve terör döneminin başlamasaydı. I. Dudimose 13. sülaleninson firavunuydu. Bizim aradığımız firavunun I. Dudimose olup olmadığı konusuna ilerleyen zamanlarda yeniden döneceğiz. Önce biraz Maneton hakkında bilgi sahibi olalım.


Firavun İsimleri ilk olarak Mısırlı rahip ve tarihçi Maneton (M.Ö. 3yy) tarafından belirlenmiş ve Palermo Taşı olarak anılan taşa yazılmıştır. Palermo Taşı, 7 Feet (1 Feet = 30,48 cm ) uzunluğunda 2 Feet yüksekliğindeki siyah taş bir yazıtdır. Mısır tarihinin erken dönemlerinden 5. hanedanın ortalarına kadar krallar, olaylar ve Mısır tarihi ile ilgili çeşitli bilgiler verir. Bu yazıt'ın en büyük parçası Palermo'da ikinci parçası ise Kahire Mısır Müzesinde 3. küçük parçası ise (University College of London) Londra'da bulunmaktadır.


Firavunun izinde ilerlerlen yine karşımıza Harun Yahya'nın çalışmaları çıkıyor. Bakalım o neler bulmuş.

"Yüce Allah, Kuran'da Hz. Musa'nın hayatını ve mücadelesini anlatırken, Mısır'ın sosyal yapısı, din anlayışı gibi bilgileri de detaylı olarak bildirmektedir. Muharref Tevrat Yanılgıları Muharref Tevrat'ta, Hz. Musa'nın doğumu dönemindeki firavun ile Medyen dönüşündeki firavun farklı kişiler olarak verilmektedir. Tevrat araştırmacılarına göre bu firavunlar, Hz. Musa'nın doğumu sırasında II. Ramses (M.Ö 1279-1212) ve Medyen dönemi sonrasında onun yerine geçen Merneptah (M.Ö 1212-1202) 'dır.

Oysaki böyle olduğu hakkında hiçbir arkeolojik bulgu bulunmamaktadır. Oysa Kuran'da, Hz. Musa'nın yaşadığı yıllardaki firavunun iki değil tek kişi olduğuna işaret edilmektedir. Firavun, Mısır'da Hz. Musa'nın kavmine baskı yapmış, daha sonra da Mısır'dan çıkışlarında onları takip etmiş ve Allah'tan bir ceza olarak ordusuyla beraber suda boğulmuştur. Kuran'da sapkın karakteri, kibirli yapısıyla ve Allah'ın elçisine karşı olan davranışlarıyla anılan aynı firavundur. Bir Tane Firavun Olduğuna, Kuran'da İşaret Edilmektedir Müslüman bilim adamları ve tefsir alimlerinin bir kısmı da aynı hataya düşerek çalışmalarında firavunun ayrı iki kişi olduğu yorumunu yapmışlardır. Ancak iki firavun görüşü hem Kuran'da bildirilenlere aykırı hem de arkeolojik bulgularla uyuşmayan bir görüştür.

Kuran'da Hz. Musa'nın kıssası anlatılırken kullanılan "Musa ve Firavun'un haberinden" cümlesi, Firavun'un bir kişi olduğu ihtimalini oldukça güçlendirmektedir. Bu durum, ayette şu şekilde geçmektedir: Mü'min olan bir kavim için hak olmak üzere, Musa ve Firavun'un haberinden (bir bölümünü) sana okuyacağız. (Kasas Suresi, 3) Kasas Suresi'nin devamında ise Hz. Musa'nın doğumu, Mısır'dan çıkışa kadar gerçekleşen olaylar ile firavun hakkında kendisinin ve adamlarının suda boğulması gibi önemli bilgiler aktarılmaktadır. Ayetler dikkatlice okunduğunda görülecektir ki, firavunun, Hz. Musa'nın doğumundan önce başlayan zulmünü, Hz. Musa ile devam eden çekişmesini, İsrailoğullarına yaptığı eziyetleri ve sonunda da Mısır'dan çıkışla başlayan ve boğulmayla neticelenen olayları tek bir firavun gerçekleştirmiştir.

Yine aynı şekilde, Kuran'da bildirilen diğer bir delil de, aynı firavunun, Hz. Musa'nın çocukluk çağındaki yaşayan kişi ile aynı olduğuna dairdir. Bu konu ayetlerde şöyle bildirilmektedir: (Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?" "Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin." (Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım." "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı." "Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır." (Kasas Suresi, 18-22)

Burada firavun, Hz. Musa'ya, velayetini yüklendiği zamanları hatırlatmaktadır. Buna karşılık da Hz. Musa firavuna verdiği cevapla iddialarını reddetmiş ve sarayda olmasının asıl sebebinin, İsrail halkının kendisi (firavun) tarafından köle olarak alıkonması ve Mısır'dan ayrılmalarının engellenmesi olduğunu hatırlatmıştır. Ayrıca tefsir alimlerinden Abdulvahhab en-Neccar "The Stories of Prophets" kitabında (s.278, 1986) Kasas Suresi, 18. ayetini; "Firavunun ona çocukluk dönemini hatırlatmasından dolayı her iki haldeki firavun aynı kişidir, şeklinde yorumlamıştır. Birçok İslam alimi de Kuran'ın bu tarihi mucizesine dikkat çekmiştir.

Kuran, Muharref Tevrattaki Yanlışlıkları Düzeltmektedir Hz. Musa döneminde yaşayan yalnızca tek bir firavun olduğuna dair Yüce Rabbimiz'in indirdiği Kuran'da başka işaretler de bulunmaktadır: Hani senin Rabbin, Musa'ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;" Firavun'un kavmine, hala sakınmıyorlar mı?" Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum." "Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor; bundan dolayı Harun'a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril'i) gönder." "Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum." (Allah:) "Hayır," dedi. "İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz." (Kasas Suresi,10-15) Ayrıca Rabbimiz Kuran'da Hz. Musa kıssasını anlatırken hükümdar için "firavun" kelimesini kullanmaktadır. Bu ifade Tevrat'ta hem Hz. Yusuf kıssasında hem de Hz. Musa kıssasında geçmektedir.

Yüce Kuran bu noktada da Tevrat yazıcılarının tarihi bir yanlışını düzeltmektedir. Tarihi kayıtlarda, Mısır yöneticileri tarafından kullanılan "Firavun" ünvanının Hz. Yusuf döneminde kullanılmadığı, ilk olarak M.Ö 1370'lerde kullanıldığı bilinmektedir. Hz. Yusuf dönemi bu tarihten önce olduğundan tarihi bulgulara göre Muharref Tevrat'ın bu kullanımı yanlıştır. Kuran'da Hz. Yusuf kıssası anlatılırken hükümdar için "Melik" kelimesi kullanılmaktadır. Dikkat edilirse Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in yaşadığı dönemde bilinmeyen ve ancak 1822-1824 yıllarında ilk defa Champollion tarafından okunabilen ve daha sonraları ise tamamen çözülen Mısır hiyerogliflerinin içerikleri, Kuran'daki bilgilere paralel bilgiler içermektedir. Şüphesiz bu da Kuran'ın mucizelerinden sadece bir tanesidir.

Arkeolojik bulgular neticesinde elde edilen bilgiler ise şöyledir: Mısır tarihinde uzun süre iktidarda kalan 2 firavun bulunmaktadır. III. Tuthmosis (M.Ö 1504-1450) ve II. Ramses (M.Ö 1279-1212) III. Tuthmosis, tahta geçtiği zaman yaşı küçüktü ve iktidarı onun yerine belli bir süre için üvey annesi ve teyzesi olan kraliçe Hatshepsut yönetmiştir. Bu yönetimi de göz önüne alırsak III. Tuthmosis'in mutlak hüküm yılları en fazla 33 senedir. II. Ramses'ten başka bir firavun 40 seneyi aşkın hüküm sürmemiştir.

Buna göre Kuran'da adı geçen Hz. Musa döneminin firavunu II. Ramses'ten başkası değildir. Burada arkeolojik bulguların mucizevi bir şekilde Kuran'dan gelen bilgilerle paralellik gösterdiği görülmektedir. Böylece Yüce Rabbimiz 1400 yıl önce gönderdiği Kuran'da yer alan bir mucizeyi daha bizlere göstermektedir. Ayrıca bütün arkeolojik bulgular, II. Ramses'in hayattayken kendini putlaştırdığı, kendisinin bu sahte ilahların soyundan geldiğini iddia ettiği hatta onlarla eş tuttuğu ve halkını kendine taptırdığı, Mısır'ın her yanına yaptırdığı heykel ve kabartmalarda açıkça ortadadır.

Ebu-simbel Tapınağında ve diğer tapınaklarda kendini sahte tanrılarla eş tutan kabartmalar ve hiyeroglifler bulunmaktadır. Mısır tarihinde bu firavundan başka kendini yaşarken ilahlaştıran başka bir örnek yoktur. Firavun'un kendisini ilahlaştırdığı bir ayette açıkça şu şekilde bildirilmektedir: Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum." (Kasas Suresi, 38) Kuran'da firavunun, zulümden kaçan İsrailoğullarını kovalarken suda boğularak öldüğü bildirilmektedir. Bu bilgi arkeolojik bulgularla değerlendirildiğinde Hz. Musa'nın Mısır'dan çıkışının II. Ramses'in ölümü olan M.Ö 1212 tarihinde gerçekleştiği de teyid edilmiş olur.


Firavun'un Günümüze Kadar Korunan Bedeni Bir İbrettir Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin sahibi olan Yüce Rabbimiz, Kuran'da kulları için her açıklamayı yapmıştır. Bu açıklamalardan biri de ölen firavunun bedeninin gelecek kuşaklara aktarılacağıdır. Bu mucize bir ayette şöyle bildirilmektedir: Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler. (Yunus Suresi, 92) Yüce Allah, bu ayetiyle firavunun cesedini geride kalanlara bir delil olarak bırakacağını bildirmektedir. Ancak, arkeolojik bulgularda boğularak ölmüş bir firavundan bahsedilmemektedir. Bunun açıklaması ise yine Mısır tarihinde bulunmaktadır. Mısır'da firavun yönetimlerinin tarihi başarısızlıklarını kayıt etmedikleri bilinmektedir. Bu başarısızlıklardan biri de Hz. Musa'yı takip ederken boğulan firavun ve askerlerinin akıbetidir. Allah birçok ayette cezalandırdığı ve gelecek kavimlere ibret olarak bıraktığı insanlardan bahsetmekte fakat hiçbirinin, firavunun cesedinin dışında, korunarak bırakılacağına işaret etmemektedir. Firavunun cesedinin mumyalanarak günümüze kadar gelmesi ise Kuran'ın bu cesedin korunacağına ilişkin mucizevi haberini doğrulamıştır.

Bugün firavunun yani II. Ramses'in mumyası Kahire müzesinde sergilenmektedir. Firavunun cesedi boğulduktan sonra bulunarak Mısır'a getirilmiş olmalıdır."

Kuran'daki ayetlerden yola çıkılarak firavunun tek bir kişi olabileceği ihtimaline katılmakla beraber, II. Ramses konusunda şüphelerim devam etmektedir, kanıtlar bana Harun Yahya'ya göründüğü kadar gerçek gözükmedi açıkçası. Bedeni günümüze kadar korunan tek firavun II. Ramses değildir birincisi, hatta hiç ellenmeden günümüze kadar ulaşmış bir başka firavun Tutankhamun bulunmaktadır. Bu nedenle bu açıklama yeterince ikna edici gözükmemektedir.Ayrıca bilim bulunan mumya fosil vb şeylerin ölüm şekillerini bulabilecek kadar ilerlediğine göre, Ramses eğer boğularak ölmüş olsaydı, bilim adamları bunu bu güne kadar çoktan açıklar ve Kutsal Kitapların doğruluğunu savunurlardı diye düşünüyorum.

Öte yandan aradığımız firavun her kimse uzun yıllar iktidarda kalan bir firavu olması gerektiği savına kutsal kitaplardaki hikayeleri baz alarak katılıyorum, çünkü Sayın Yayha'nında dediği gibi Musa döndüğünde İbrani halkına eziyet eden firavun Musa'nın sarayda büyüdüğü yıllar hariç 40 yıl sina çöllerinde yaşayıp geri geldiğinde hala tahtta oturan kişiydi. Dolayısıyla da 40 yıldan fazla hüküm sürmüş olması gerekirdi, tabi eğer kutsal kitaplarda verilen süreler mecazi anlamlar taşımıyorsa.

Bu arada Gerçeğin Peşinde (5)'de sunduğumuz iddia olan Akhenaton'un Musa'dan önceki firavun olabileceği tezinide bu yazı dizisinde çürütmüş olduk çünkü Ahmose'den öncesine yani 17. Hanedan dönemine doğru uzanmak durumunda kaldık. Belki ilerleyen zaman içerisinde edineceğimiz bilgilerle 18. Hanedan'a geri dönememiz gerekebilir. Kimbilir? Dünya tarihinin bu kadar karmaşık belgelenmiş olması işimizi zorlaştırıyor.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

çoooooooooooooooooooookk iime yaradı gerçekten tşkrlerr

Adsız dedi ki...

o halde ne mutlu bana..
fasulye