30 Mayıs 2008 Cuma

BABACAN:Türkiye'de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, "Türkiye'de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor" dedi.

Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesi üyelerine hitap eden ve sorularını yanıtlayan Babacan, Türkiye'nin bölgesinde istikrar, barış ve refahı artırmak için çaba gösterdiğini belirterek, "Orta Doğu, Kafkaslar ve Balkanlar gibi dış politika konularını yakından takip eden kişiler olarak bunu en iyi siz bilirsiniz. Türkiye, henüz aday ülke olarak AB'ye (dış politikada) çok büyük katkı yapıyor. Üye olduğunda AB'nin stratejik derinliğini arttıracaktır" dedi.

Peki insan çoğunluğunun, TC Vatandaşlarının, yoksullarının, öksüzlerinin, emeklilerinin yaşadıkları ne olacakmış merak ediyorum. "Müslüman Çoğunluk" diye Türkiye'nin içinde yeni bir topluluk var da bizim mi haberimiz yok.. Ben TC Vatandaşlarıyız sanıyordum.. Hepimiz.. Kürdü, Çerkezi, Ermenisi, Alevisi, Sunnisi ve Türkü... Onlar bu topraklara sonradan gelmiş de, biz TC vatandaşları tarafından rahatsız mı edilmişler.. Onları dedeleri bu topraklarda doğmamış bu ülke için can vermemiş mi..?


Bi de çoğunluklarmış.. Azınlık haklarının arandığını çok duydum da çoğunluk hakkının arandığını ilk defa duyuyorum ..


Pes....


Benim ülkemin Dış İşleri Bakanı gidip AB de çoğunluk haklarını mı arıyor..?


Pes...


Ve bunu azınlıkların yaşadıkları sıkıntılara karşı savunma olarak mı gösteriyor..


Pes...


Özrü kabahatinden büyük diye buna derim ben
FASULYE

29 Mayıs 2008 Perşembe

TİCARİ ARAÇ ŞÖFÖRLERİ VE PSİKOLOJİK EHLİYET KONUSUNA DEVAM


Yorum yazan sevgili forewell'a teşekkürler öncelikle.. yorumu okuyunca bir cevap yazdım bende ama kesmedi birazda burdan devam edeyim dedim..




Aslında değiller tabii.. yani hizmet sektöründe görev yapan herkesin az biraz psikolojisi sağlam olmalı ki, psikolojisi bozuk tüm diğerleriyle başedebilsin, dahası kendi psikolojisini koruyabilsin.. Zira bu ülkede psikoloji korumak oldukça zor.. Adrenalin peşinde olanlar için ideal olan ülkemiz maalesef sağlam piskolojili yaşam şekline müsade etmiyor. Bu nedenle ticari araç ve piskoloji ehliyetinin ülkemizde kardeş olmaları zor tabi forewell e de değim gibi.. racona ters..
Bakıyoruz ticari araç olarak adledilen araç sınıflarına ;


- kamyon,kamyonet,otobüs ve minübüs (nedense yazıda taksi dahil edilmemiş, o ticari araçdan sayılmıyor demek ki, kaptan şoför olmak lazim illa) Şimdi bilimum karikatür, gazete haberi vs den edindiğimiz kaptan şoför tiplerini gözünüzün önüne getirmeye çalışın.. benim hemen aklıma gelen Fahriye Abla filminden "Gösterelim anam..." muhabbeti mesela.. birde uzun yolda uyumak için gaza tuğla koyma hikayeleri, araç arkası edebiyatları felan.. belki çiçek abbas'ı bu tanımların dışında tutabiliriz.. o romantik bi arkadaş.. harcanmasın bu tanımların arasında..Şimdi psikolojiler düzelince araçların arkasında "Hatalıysam Affet", "Rahmetlide sollamıştı","Liselim","Babam sağolsun" vb yazıların yerinde yeller mi esecek.. Yok canım buda ülkemin bi kültürü..


Esmer, bıyıklı, genellikle çam yarması adamlar kamyon şoförü deyince aklıma gelen tiplemeler benim.. çamdan yarılmayanı kamyon şoförü yapmıyorlar herhalde.. (nedir bu çam yarması bu arada bir ara bakıp yazayım.. ) Şehirler arası otobüslerin kaptanlarına bir diyeceğim yok aslında ama orda da olay muavinde bitiyor..


Şimdi yazının daha önce belirtmediğim bu uygulamanın amacı kısmına bir bakalım.


Psikoteknik Değerlendirmenin Amaçları;

Bazı psikolojik yetersizlikleri nedeniyle trafikte tehlike yaratabilecek sürücülerin teşhisi edilmesi, Sürücülerin kendi kişisel sürücülük becerileri ve tutumlarına ilişkin farkındalıklarını arttırmak, Trafik içinde seyahat eden halkı, tehlikeli sürücülerden korumak, Uzun vadede, risk altındaki sürücülere, tutumlarını değiştirme şansı verecek rehabilitasyon Programları oluşturarak, toplumun sürücülük kültürünü iyileştirmektir.


Çok duygusal bi amaç yani, kim düşündüyse teşekkür ederiz. Benim burdan çıkardığım sonuç yaya kaldık arkadaşlar.. Zira bu testi geçebilecek çok fazla kişi çıkacağını sanmıyorum.
Şimdi bizim kamyon şoförleri trafikte tehlike yaratamayacaksa,sürücülük becerileri ölçülecek, farkındalık diye bi kavramla tanışacaksa bu delikanlılığa sığacak mı? Bence boşversinler bunları ticari araç şoförü delikanlılık testi yapsınlar bak benim ali desidoralarıma.. Belgeyi alamayan en adi o zaman..


Neyse laf salatası yapmayalım..Adamların piskolojik tekniklere tabi tutmadan önce yaw bu adamlar niye böyle olmuşları bir ele alsalar daha iyi olacak diye düşünüyorum. Gelir düzeyi, eğitim, kültür, töre, sosyal sınıf.. Bilmiyorum yani insanımı baştan piskopat edip, sonra iyileştiricem diye uğraşmanın kime ne faydası var..


Zira şofördür benim dostum bende şoför dostuyum.
Fasulye

27 Mayıs 2008 Salı

TİCARİ ARAÇ ŞÖFÖRLERİNDE PİSKOLOJİK EHLİYET ARANACAKMIŞ

Geçenlerde aşağıdaki yazı geçti elime bir şekilde, yazının tamamını veremeyeceğim ama kısaca şöyle ;

TÜM TİCARİ ARAÇ SAHİPLERİNİN DİKKATİNE
PSİKOTEKNİK DEĞERLENDİRME NEDİR?


Psikoteknik değerlendirme, sürücülerin sahip oldukları güvenli araç kullanmalarını sağlayan zihinsel ve psikomotor yetenek ve becerilerinin Düzeyini, psikometrik kriterlere uygun standart ve bilgisayar destekli test sistemlerinin kulanılmasıyla ölçülmesidir.Sistemde zihinsel ve psiko-motor Becerilerin yanısıra,''kişilik testleri'' ile sürücüler araç kullanmaya ilişkin sürücü davranışları,becerileri ve kişilik özellikleri açısından da değerlendirilmektedir.

Test sonuçları,testi alan kişinin özelliklerini taşıyan(yaş,cinsiyet,eğitim gibi) norm gurupları ile karşılaştırılarak, sürücülük yetkinliklerinin düzeyi hakkında bir sonuca varılır.

KARAYOLU TAŞIMACILIK FALİYETİ KAPSAMINDAKİ SÜRÜCÜLER TİCARİ ARAÇ SAHİPLERİ (kamyon,kamyonet,otobüs ve minübüs kullanan ticari araç sürücüleri ) PSİKOTEKNİK BELGESİ OLMADAN ARAÇ KULLANAMAYACAKLAR. YAPILACAK UYGULAMALARDA PSİKOTEKNİK BELGESİ BULUNDURMAMASI DURUMUNDA ( FİRMA ARACI'İSE FİRMAYA VE SÜRÜCÜ ARKADAŞLARA) CEZAİ İŞLEM UYGULANACAKTIR.

Yani ticari araç kullanabilmek için bir çeşit psikolojik ehliyet şartı aranacakmış bundan böyle.. Eh sevindirici tabi de, acaba diyorum biraz kapsamı genişletip trafiğe çıkan (yayalar dahil) herkese bu teknik uygulansa , hele ki milletin sigara içemeyip piskopata bağladığı bu dönemde..

Ayrıca bu testin bütün vatandaşlara uygulanmasını testi geçemeyenlerin oy kullanmak başta olmak üzere bütün ehliyetlerinin ellerinden alınmalarını öneriyorum var mı destekleyen?

Fasulye

26 Mayıs 2008 Pazartesi

E-POSTA ADRESİMİ VE CEP TELEFONU NUMARAMI KULLANAN SPAMCILARDAN TELİF HAKKI İSTİYORUM

Açıyorum sabah posta kutumu, bir de bakıyorum patır patır dökülüyor mektuplar.. Cep telefonumun şarjı bitiyor mesaj geldi diye ötmekten... Sanıyorsunuz ki hayranlarım var.. Yok anacım nerde.. Satış, pazarlama dan öteye bişi yok.. o bankanin kredi faizi, bu otelin erken rezervasyon indirimi, bilmem ne mağazasının kampanyası, garip ülkemin hisseli harikalar kumpanyası...
Şimdi bakın sayın reklam verenler.. bu e-posta ve bu cep telefonu numarsı benim bizzet şahsıma ait bişi.. birini bedava almış olsamda, diğerine para verip aldım.. amacım "alo"dan öte değil.. Şimdi siz benim şahsi şeyimi böööyle pazarlama için kullanırsanız o zaman bende sizden telif hakkı isterim.. prim isterim.. halka açık bilboardlar, tv ler, radyolar sizin için var..

Verin parasını istediğiniz kadar gönderin kardeşim.. Lüzumsuz işgal etmeyin kişisel alanlarımı.. Kamuya mal etmeyin.. Geriliyorum...

Saygılar
Fasulye

20 Mayıs 2008 Salı

YENİ BİR SEKTÖR : OYUNCAK TAMİRCİLİĞİ


Oldum olası, oyuncakçı vitrinlerinden uzak duramam. Erken gelmişiz bu dünyaya, gerçeğinin tıpatıp aynısını yapıp oyuncak diye satmıyorlar mı, hasta oluyorum.. Işıklısı, renklisi, seslisi, hoplayanı, konuşanı, yürüyeni.. Öyle az buz para da değiller ha, nerde o eskinin pazardan alınan ucuz plastik oyuncakları şimdi.. Kılık kıyafetten bile pahalı satıyorlar walla, el yakıyor..


El yakıyor, yakmasınada bir kez eve girip yer cücelerinin eline geçti mi de, iki günde mefta.. hadi bilemedin bir hafta da, sonra başlıyor bir yaygara "anneee / baabaaa oyuncaaaam bozuldu". Noluyor peki bu saatten sonra, hiç canım ne olacak sanki hepimiz birer elektronik mühendisi imişiz gibi alıyoruz elimize birer tornavida başlıyoruz oyuncağın orasını burasını kurcalamaya, maksat dostlar alışverişde görsün. Hani şöyle tesadüfen bir teline dokunup da düzeldiyse ne ala.. Ama öyle kolay olmuyor tabi, arapsaçı gibi bilimum kablo arasından nerde sorun var diye aval aval bakıyoruz sadece..


Yani evdeki herşeyi tamir edecek bir usta bulabiliyoruzda, oyuncaklar elimizde patlıyor. Bunca oyuncakçı var da niye bir tane bile oyuncak tamircisi yok merak ediyorum. Elimden gelmiyor, gelse ben açayım bir tane, köşe olurum walla.. Ama elden gelmiyor işte..


Bu fikrimi buradan halkıma arz ediyorum.. İşsiziz diye ağlaşmayın.. Bakın daha keşfedilmemiş ne sektörler bulucam ben size.. Açın bir oyuncak tamircisi her mahalleye walla iddia bayiilerinden bile çok iş yaparsınız iddiaya varım ki..


Kalın sağlıcakla,
fasulye

COCA COLA JUNIOR İSTİYORUM!


Sayın Coca Cola Yetkilileri,


Bundan bir kaç yıl önce yine öyle aklıma gelmişti de sizin Türkiye Bölge Müdürlüğünüze mesaj atmıştım. Onlarda bana yurt dışı menşeili bi kuruluş biliyorsunuz gibi abuk bi cevap vermişlerdi. Buradan soruyorum, benim fikrimi merkeze iletmiyorlarda acaba onlar ne işe yarıyordu?


Herneyse.. Şimdi çoluk çocuk coca cola içiyoruzda, sonra zararlı içmeyin/içirmeyin diyorlar ya bize.. Çocuklar ağlıyor içicem diye, ebeveynler deliriyor ya hani içirmiycem diye..


Ben diyorum ki siz şöyle bir coca cola junior modeli üretseniz de, hani bu zararlı dedikleri şeylerden içine az koysanız ama tadından da çalmasanız.. Çocuklar rahat etse, ebeveynlerde gönül rahatlığı ile "iç yavrum iç" dese ne olur? hem bi yenilik, hem çeşitlilik olmaz mı?

"Bi coca cola jr ver ordan abime buz gibi..."


Fasulye

NEDEN HER ŞEY Bİ ŞEY OLUYORDA, EMNİYET KEMERLERİ RENKLİ, DESENLİ OLMUYOR?

Aslında epeydir aklıma gelir.. Hani ısrarla emniyet kemeri bağlamayız/takmayız.. Onlar öyle sıkışır kalır koltuğun kenarlarında, zamanla gevşer, sarkar felan.. kapıyı kapattırmaz, sıkışır...

Can kurtarır oysa her biri.. Ama kötüye bir şey olmuyor tabi.. Kullanmıyoruz..Ben mi? bende bende...

Ama acaba diyorum hani bu emniyet kemerleri söküleybıl/takileybıl (sökülüp/takılabilen) şeyler olsa da, bizde telefon kılıfları gibi renk renk desen desen takıp takıp çıkarsak.. Biraz daha albenisi olmaz mı? Mesela fanatikler için takım renklerinde.. Kadınlara pembe, erkeklere mavi, kimine çiçekli, kimine böcekli.. Hatta her koltuğa başka renk başka desen..

Walla sermaya yok olsa ben yapıcam satıcam da.. Belki bi duyan işiten olur.. Hayatımıza renk gelir.. Bide bakarsın trend olur falan.. Hepimiz eminet kemerlerimizi takar takıştırır öyle çıkarız trafiğe..


Hayırlısı olsun diyorum
Fasulye

15 Mayıs 2008 Perşembe

EVLİLİK AŞKI ÖLDÜRMESİN FASULYE TASARISI


"Evlilik aşkı öldürüyor mu? Öldürmüyor mu? "tartışmasını bilimum kadın ve erkek dergilerine bırakırken, evliliği aşkını öldüren arkadaşlar için bir fasulye tasarısı geliştirmiş bulunmaktayım.
Bu tasarı Medeni Kanunda değişiklik gerektirdiğinden, lütfen evde denemeyiniz ve hatta hiç bahsetmeyiniz. Zira aşkınızdan önce ölme riskiniz var.


Şimdi Medeni Kanuna göre evliliklerin zaman aşımı süreleri olsa, mesela her evlilik 3 yıl sonra zamanaşımına uğradığından, nikah tazelenmemesi durumunda resen (kendiliğinden) düşse.. Hoş olmaz mı? Niye mi 3 yıl diyorum, var bir bildiğim.. Zira bilim insanları diyor ki aşkın biyolojik ömrü 3 yıl.. Yani maksimum 3 yıl sonra aşk yerine çikolata ile idare etmek zorunda kalıyorsunuz. Bu da niye evlenenlerin kilo aldığını açıklıyor. Yetersiz aşk sendromu :)

Düşünsenize her üç yılda bir giyiyorsunuz gelinliğinizi /damatlığınızı koşuyorsunuz nikah dairesine.. Sabah patrondan izin istiyorsunuz "Patron wallahi evliliğim bitecek çıkmam lazım, bu gün son günü, gidemezsen hanım beni öldürür".Ya da unutuyorsunuz evliliğiniz güncellemeyi, birde bakıyorsunuz hoop bekarsınız..Daha da güzeli artık ömür boyu köle olmak zorunda değilsiniz..Eşinizi seviyor musunuz? E o halde hoş tutmaya bakın, 3 sene sonra evliliğinizi update etmekten ya vazgeçerse... Ne demişler kaçarsan kovalar, kovalarsan kaçar..


Bu tasarı ne işe mi yarayacak.. hemen söyleyeyim


1. Boşanma oranları ciddi şekilde düşecek.
2. Çiftler cicim ayı bittikten sonra bile, saç baş dağınık, dişler fırçalanmamış gezemeyecek, ööle tv nin karşısında saatlerce zap yapamayacak, diş macunları ortadan sıkılmayacak, klozet kapağını kaldırmak unutulmayacak, dır dır edilmeyecek ve daha aşk öldürücü bilimum şart oluşmayacak, zira kaybetme korkusu asla bitmeyecek veee evlilik de aşkı öldürmeyecek
3. Kadınların durup durup gelinliğini giyip kocasına gösterme hevesleri kursaklarında kalmayacak
4. En azından 3 yılda bir tatile gidiş balayı sebebiylen garanti olacak
5. Canı sıkılan herkes evliliğini değil karısını/kocasını yenileyebilecek, hemde resmen :)
6. Allah çiftlerden biri istemediği takdirde bir yastıkta kocatmayacak

Nası fikir ama? Destekleyenler el kaldırsın..

Fasulye

EMEKLİLİĞİMDEN AVANS İSTİYORUM


Pek saygıdeğer devlet büyüklerimiz..


Ben emekli olana kadar dayanamayacağım, gençlik elden geliyor, yolun yarısına geldim de geçiyorum, hala işe gidip eve dönmekten öte bir maceraya bulaşmış değilim.


NŞA (normal şartlar altında) hayatımın zevküsefa içinde geçeceğini umduğum yaşlarını görebileceğimden emin değilim.


Alacağım emekli maaşıyla hangi zevkü sefaya dönüştürebileceğim konusunda gerekli altyapıya sahip hiç değilim.


Hani diyorum hazır yasayla bu kadar oynamışken, bir de emeklilikden avans kullanmayı şu yasaya ekleyiverseniz de iş işden geçmeden, içimden geçenleri yapsam da, içim geçtikten sonra iş işden geçmese, ben çalışsam uyar mı?

Arzı endam eder, saygıyla ellerinizden öperim.
Fasulye

TEVECCÜHÜNÜZ

Bu gün MSN'de bir arkadaşımla sohbet ederken, söylediği bir iltifat (!) karşısında "Teveccühünüz" demek geldi içimden.. Bu arada sık sık kullanıp anlamını bilmediğimiz pek çok kelime gibi bu kelimeninde sözlük anlamını bilmediğimi farkettim..

MSN'in yeni keşfettiğim sözlük özelliğini kullanarak wikipedia ya bağlandım ve bakın ne gördüm.
Teveccüh, yönelmek demektir. Bir tasavvuf terimidir.

Tasavvufta teveccüh, şeyhin, bütün manevî gücünü adeta bir aşılama sebep olacak şekilde müridin kalbi üzerine yöneltmesi ve aktarmasıdır.

Camide toplanıp sırt sırta oturulur ve mürşit, sufilere tek tek teveccüh eder. Gözler yumulur, mürşit başta Muhammed olmak üzere Sadat-ı Kiram'ın ismini zikreder. Bu sırada gözler yumulu olduğu halde caminin içinin nurla dolduğu da hissedilir. Teveccüh başladığında mürşit, sufilerin yanına gelip ellerini onların omuzuna koyup üç kez nefes verir. Bu halde sufi, mürşitten gelen nur paketlerinin içinde patladığını ve letaiflerinin açıldığını hissedebilir.

Dolayısıyla söylediğim kelimenin, söylemek istediğim şeyle uzaktan yakından bir alakası olmadığını farkettim. Merak bir kere başladı mı bırakmaz adamın yakasını.. Yetinmedim.. TDK'ya bakayım dedim.. Aynen aktarıyorum..

1 . Bir yana doğru yönelme, yüzünü çevirme.
2 . Güler yüz gösterme, yakınlık duyma, hoşlanma, sevme:
"O da benim gibi Avrupa görmüş ihtisas sahibi kart bir gencin teveccühünden memnundur."
- H. E. Adıvar.

Birinci tanım wikipedia ile aynı şeyi söylerken, ikinci tanım bambaşka bir boyut getirdi olaya...
Şimdi bu tanımlardan yola çıkarak bana iltifat (!) etme nezaketini gösteren arkadaşıma ne demiş olmuşdum ?Örneğin

tanım bire göre :

- Ne kadar güzelsiniz
- Teveccühünüz (bir yana doğru yüzünü çevirmeniz/bir yana doğru yönelmeniz)

tanım ikiye göre :

- Ne kadar güzelsiniz
- Teveccühünüz (hoşlanmanız/sevmeniz/yakınlık duymanız)

Oldu mu? Olmadı.. araştırmaya devam ediyorum..TDK sözlüğünde teveccüh ile ilgili üç birleşik kelime buluyorum..

- teveccüh etmek : bir yere yönelmek
- teveccüh göstermek : güler yüz göstermek
- hüsnüteveccüh : sevgi ve saygıyla yakınlık gösterme

Bu arada kelimenin arapça kökenli bir kelime olduğunu öğreniyorum. Ama "ne söylediğini bilmez" pozisyonundan kurtulamadım..

Daha halk dili bi sözlüğe Ek$i Sözlüğe bakıyorum ve işte aradığım bu :

"kibarlik ediorsunuz, o sizin nezaketinizden efenim , beni utandiriorsunuz"
"iltifatınız beni pek utandırdı efemm anlamı da bulunur"

En azından bu kelimeyle söylemek istediğimi anlayabilecek insanlar olduğunu görüp içimi rahatlatıyorum, ama hala anlayamadığım bir şey var.., sözlüklerde bile benim demek istediğim anlama gelmeyen bu kelimeyi kafamıza kim soktu allahaşkına...

Tabii ki Türk filmleri.. "Nen var kuzum allahaşkına", "Nayır", "Nolamaz" vb gibi "Teveccühünüz" de bir Türk Filmi türkçesidir efenim, yanılıp da kullanmayınız, aksi takdirde benim gibi ne dediğini bilmeyen pozisyonunda kalabilirsiniz.

MSN de bana iltifat eden sevgili arkadaşım ben aslında "iltifatınız beni pek utandırdı efendim" demek istemiştim, haberin olsun...

Hörmetler :)
Fasulye