4 Haziran 2008 Çarşamba

LAVABO MU, TUVALET Mİ, YOKSA NE?


Bu gün bir ara "tuvalete gidiyorum" dediğim bir arkadaşım, "ona tuvalet değil, lavabo denir" diye beni uyarmasa oturup da yazı yazacağım yoktu walla..


Ne yaptım hemen bir araştırma içine girdim bu uyarının ardından ve bakın bakalım nerelere vardım.


Lavabo nedir?


"Üzerinde sıcak ve soğuk su muslukları bulunan porselen, emaye ve sacdan yapılmış el, yüz, bulaşık yıkamaya yarar yer..." (nedir.net)


"El, yüz yıkamada kullanılan su akıtma yeridir. Bir hazneden oluşan lavabo boşaltma deliği, sabunluk, taşıma deliği ve bazı tiplerde musluk deliği bulunur." (İnşaat Mühendisliği Terimleri Sözlüğü"


"fransızca bir kelime.kutsal perşembe ayinlerinde rahibin elini yıkadığı kaseye verilen ad." (nedir.net)


Şimdi ben söylemesi ayıptır tuvaletim geldiğinde, bunlardan birine gidince mi daha kibar olurum, yoksa bildiğimiz helaya gidip de ben aslında lavaboya gittim deyince mi daha kibar olurum bilemedim. Hayır yani şu tarif edilenlerin birinin tepesine çıkıp da tuvalet yapmak baya bi zorlar adamı diyorum. Verilen son tanımdaki kaseyi hiç düşünmek bile istemiyorum hatta.. Ama bu arama sırasında epeyce eğlendiğimi de itiraf etmek istiyorum, gerek gözümde canlanan karikatürize görüntüler, gerekse okuduklarımla..


Lavabo ile ilgili aramalarımda bulduğum diğer renklere bir göz atalım. Önce rüyanızda lavabo görürseniz ne olur öğrenelim.


"Bilinen lavabo süfli kadına, bilinmeyeni ise zina yapan kadına, Tıkanmış lavabo idrar yapmakta zorluk çekmeye delalet eder.Temiz, güzel lavabo başarı ve yükselmedir. Pis lavabo da başarısızlıktır.Rüyada lavabo gören, çok titiz ve temiz bir kimsedir. Bir baska rivayete görede: Rüyada lavabo, süflî(basit bir) hizmetçiye ya da süflî hanima isarettir. Bilmedigi lavabo, zina eden bir kadindir. Lavabonuzun kapandigini gören kimsenin idrar yapmasi güçlesir." (nekibu.com Rüya Tabirleri"


Yetmedi falınızda çıkarsa ne olur onuda öğrenmeden geçmeyelim.


"Şimdiye dek yaptığınız iyiliklerin nihayet karşılığını alacaksınız" (myburc.com kahve falı)


Bunları da bilmek de faide var tabi.. İnsan ne zaman rüyasında lavabo göreceğini, ne zaman bi fincanın dibinde lavabo ile yüzleşeceğini bilemez. Yanlız dikkat ederseniz rüyada görülen lavabo sosyetik bir duruma delalet etmekte ve direkt tuvalet anlamında kullanılmaktadır. Eğer rüyanızda el yıkanan bir lavabo görürseniz, o halde üstünüz açık uyumuşsunuz demektir ve yoruma sığmaz.


Bulduklarım bu kadar değil, bakın daha neler öğrendim bir de lavabo hakkında ;


"İçi suyla lavabonun deliği açılınca suyun sağa doğru(saat yönünde) dönerek boşalmasının sebebi nedir? Güney yarım kürede, saat yönünün tersine boşaldığını ve ekvator da dönmeden boşaldığını duydum nedeni nedir? Bunun nedeni Coriolis kuvveti olarak bilinen eylemsizlik kuvveti. Buna göre, dönen bir referans sistemine Newton'ın klasik hareket yasaları uygulandığında bir iç kuvvetin ya da eylemsizlik kuvvetinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Bu kuvvet, referans sistemi saat yönünde dönerken cismin soluna doğru, saat yönünün tersine doğru dönerken de sağına doğru etkir. Bir başka deyişle Coriolis kuvveti, dönen bir koordinat sistemi içinde hareket eden bir nesnenin yörüngesinde görünürde bir sapmaya yol açar. Nesne gerçekte yörüngesinden sapmaz ama koordinat sisteminin hareketinin etkisiyle sapıyor gibi görünür.Yerküre üzerinde kuzey-güney doğrultusunda, yani boylam çizgisi boyunca hareket eden bir nesne, kuzey yarıkürede sağa doğru, güney yarıkürede de sola doğru görünürde bir sapmaya uğrar. Bunun ilk nedeni, Dünya'nın doğuya doğru dönmesi, diğer nedeni de yer üzerindeki bir noktanın teğetsel hızının noktanın enleminin bir fonksiyonu olması. Bu hız kutuplarda sıfır, ekvatordaysa maksimumdur. Dolayısıyla bu kuvvet, birçok başka şeyi olduğu gibi okyanus akıntıları gibi akıntıları da etkiler." (megabul.com)


Tuvalet nedir?

Lavabo hakkında bu kadar kültür edindikten sonra, tuvalet nedir diye düşünmeden edemedim tabi bir kısa arama da onun için yaptım. Bu arada anladım ki lavabonun alfranga, alaturka diye bir ayırımı yok, o ööle "unitoilet" bi isim. Ama lavabo değil de tuvalet konusuna gelecekseniz o zaman alafranga, alaturka diyeceksiniz.. Dahası demek için bir de (bilmiyorsanız) bu kelimelerin anlamlarını irdeleyeceksiniz. Ben de bu konudan daha nerelere varacağım durun bakalım.


"'toilette' Fransızcada kadın giyim ve donanımının genel ismi olarak kullanılırken (18.yy) 19. yy.da giyim ve makyaj odası anlamında kullanılmış. 'Helâ' anlamıyla kullanımı 20. yüzyılın başlarınada yani daha yeni.. Türkçeyede 1916 yılında girmiş bir kelime.. "(nedir.antoloji.com)


Buyrun bakalım aslında tuvalet de, tuvalet eyleminin yapılması anlamına gelmiyormuş.. Biz lavabo denir miyi tartışırken, hatta tuvalet yapmak da bu durumda bizim yaptığımız iş anlamına gelmiyormuş. Di bakali noolcak?


Şimdi bir başka tanıma bakıyoruz.


"tuvalet, abdest bozulan yer" (tanimla.com)"


İyice kafam karıştı, demek ki tuvalet yapmadan önce abdest alacağız ki, yaptığımız işin adı abdest bozma olsun, mazallah abdestsiz yaparsanız o zaman adı ne olur onu araştırmaya benim ömrüm yetmez herhalde..


Hela nedir?


Şimdi şunu anladım, lavabo değil, tuvalet değil, 0 zaman eskilerin dediği gibi "hela" diyeceğiz başka yolu yok. Durun merak ettim "hela" ne demekmiş acaba? Evet ilk bilgi helaların da alaturkası, alafrangası yok, ancak umumi ve umumi olmayanı var. Hela ile ilgili tanımların hemen hepsinde şu kelime yazıyor "Tuvalet". Daha bir şey demiyorum. Ben bu işin içinden çıkamadım. Ancak bu araştırmamın sonunda bir şey daha öğrendim ki onuda sizerle paylaşmadan geçemeyeceğim. Bu bilgiyi vehbitulek.com adresinden aldım umarım paylaştığım için bana kızmaz.


"FRANSIZLARA TUVALETİ BİZ ÖĞRETTİK


Paris’teki Versailles Sarayı’nda o gün iğne atsanız yere düşmez. Salonları dolduranların kalp atışları, nerede ise pencere camlarını zangırdatır. Kral 14. Louis ve eşi ile başbakanı yerlerini almışlar. Perukları pudralı şövalyeler ve dekolte elbiseli asilzâde düşkünü madamlar sıra sıra dizilmişler. Ortalıkta “çıt” çıkmıyor. Birisi bekleniyor. Hele başbakanın arkasında sarı benizli adam, bozuk bir saat gibi.


Laf değil, Paris’e ilk Osmanlı elçisi geliyor. Kendisine iki gün evvel, “Huzura kabul edileceksiniz...” demişler. Dudak bükmüş ve:— Biz kabul edilmeyiz, çıkarız... diye cevaplamış. Elçiler, elbette karşılıklı gider gelirler. İlk Fransız elçisi Jean De la Foret İstanbul’a 1534’te gelmiş. Kralının Türk Sultanı tarafından korunmasını istemiş.


Bilirsiniz hikâyeyi. Biz Paris’e elçi göndermeye gerek görmemişiz. Aradan 84 yıl geçmiş de, o zaman göndermeyi kabullenmişiz. Sebebi, zevkine doyulur gibi değildir.


O günün elçi hazretleri Baron de Sanay Kudüs’e kadar uzanmış. Orada kiliselere müdâhale etmiş. Yani içişlerimize burnunu sokmuş. İstanbul’a dönünce, bu densizliğine cevap olarak kendisini 15 gün Yedikule Zindanı’nda hapsetmişiz. Elçi zindandan çıkınca soluğu Paris’te almış.. Fransa Kralı, “Acaba Türkler af dilerler mi?” diye meraklanıp sual eylemiş. “Olur...” demişiz. Ve işte dostlar, 35 yaşının içindeki ilk elçimiz Hüseyin Çavuş, Paris’e bu sebeple gönderilmiş. Biz ki cihan devletiyizdir. Özür dilemeyi kabullenmişizdir. Vay, vay, vay...


Ve kapı açılır. Hüseyin Çavuş girer içeri. Bir uğultudur başlar. Hatta kral bile bir an ayağa kalkar. Saraydaki âdet odur ki, huzura girmeden kılıç dışarda bırakılır, hançer bile belden çıkartılır... Oysa bir de bakarlar ki, o gülle endam Hüseyin Çavuş’un; sarı, eflatun, ipek ve atlas kaftanının altından yatağanının ucu boy verir bakarlar ki Hüseyin Çavuş’un sol eli murassa kuşağının üzerindeki hançerine pençelenmiş. Kavuğunun altındaki erkek çehresi ki, bıyıkları şâha kalkmış küheylan yelesi misâli. Yürür, yürür. Sadece başı ile selâm verir. Ardında renk renk cepkenleri, sarı ve kırmızı çizmeleriyle kendisini tâkip eden yeniçeriler ve sipahiler bir kâğıt verirler eline. Başbakan Richelieu almak için uzanır. Vermez. Padişah’ın nâmesini krala uzatır. Frenkçeye çevirirler.


O zaman perukalı kral:— Peki amma, diye sorar, burada sadece sultanınızı temsil ettiğiniz yazılı. Özür dilemekten bahis yok... Hüseyin Çavuş’un dudaklarına bahar yeşili, seher esintili bir tebessüm yayılır. Der ki:— O da var. Onu da ben söyleyeceğim.


Cihan sultanının emri nâmede okunmaz, dinlenir sadece. Ve ilâve eder: İstanbul’daki adamınızın haddini aşması sonunda hapsolunmasına karşılık özür dilenmek dilemişiniz. Biline ki, bundan sonraki elçileriniz aynı hataya düşmedikleri takdirde hapsedilmeyeceklerdir. Kralın, asilzâdelerin ve madamların pudralı perukları Akıncı Beyi’ne toslamış şövalye zırhı gibi lime limeleşir. Bilirsiniz sanırım. Elçimiz Paris’e bu kabul merâsiminden üç ay evvel gelmiş. Oysa o salonda çınar endam boy verişi, 29 Aralık 1618 günüdür. Kral bir bina vermiş kendisine. Hâlâ o eski binadır asıl büyükelçiliğimiz. Şânına layık bir yapı. Ama, diklenmiş Hüseyin Çavuş:— Olmaz demiş, nerede o binanın helâsı?..O zaman Fransa’da kralın sarayında bile hela yok. Hemen o gün, önce hela nedir öğrenmişler ve sonra da binanın helasını yapmışlar. Paris’teki evlere tuvalet konması gibi bir usûlü, biz öğretmişiz kendilerine... İhtiyaçlarını görmek için oturak kullanmaktan vazgeçmeleri nice zor gelmiş onlara... Ama vermişiz o devlet ve tuvalet dersini... 380 yıl geçmiş aradan, geçmiş zaman olur ki.. " (vehbitulek.com)


ya işte böyle.. Bu gün kendini medeni sayan ülkeler meğersem bu helayı bizden öğrenmişler de, biz de kalkmış hela demeyi ayıp saymış, tuvalet, ve hatta fransızcadan dilimize geçen lavabo, tuvalet gibi binbir kelime kopyalamışız..


Bu arada hela ile ilgili araştırma yaparken bir de aşağıdaki yazıya rastladım. Bu yakında başımıza gelebilir diye düşündüğümden hepinizi bir uyarayım istedim.


"İDRAR VERGİSİ
Roma medeniyetinin pislikle haşır neşir olduğu dönemler… Helâ nedir pek bilinmediği için, insanlar sıkıştıkları yerde ihtiyaçlarını gidermenin çarelerini arıyor. O yüzden, başta Roma olmak üzere, bütün şehirlerin ara sokakları burun deliğini sızlatan kokular saçmakta.
Ama sokakların nispeten temiz kalmasını sağlamak üzere tedbir düşünülmüş. Bu da, belirli köşelere yerleştirilen büyük toprak küpler… Gelip geçenler, su dökmek isterse onlara yöneliyor.
Bu küpler, kontrol altında… Bir takım adamlar dolanları alıyor, yerine boşlarını alıp gidiyorlar. Peki, uzak bir yere dökmek için mi? Hayır… Toplanan idrarın çoğunu kumaş ve deri imalathanelerinde, kalan kısmını da ziraatta kullanmak için. Çünkü idrarın bileşimindeki amonyak, derileri ve dokunan kumaşları temizleyip beyazlatıyor, tarlada da gübre yerine geçiyor.
Şimdi, işin en çarpıcı yanına geliyoruz.
Bir vergi tahsildarının oğlu olan İmparator Vespasianus, herhalde baba mesleğinden aldığı ilhamla olacak, o günlerde bir garip buluşa imzasını atıvermişti. Bundan böyle, idrar toplama yetki belgesi olanlar, devlete her yıl belirli miktarda vergi ödeyeceklerdi.
Daha sonra babasının tahtında oturacak olan Titus, bu iradeyi hoş karşılamayan, ayıp bulanlar arasındaydı. Nitekim bir gün görüşünü açıkça dile getirdi; ama sert tepkiyle karşılaştı. Vespasianus, idrar vergisinden toplanan paraları onun burnuna uzatıp öfkeyle bağıracaktı.
“Kokla bakalım, idrar kokusu var mı bunlarda?... Para paradır! Nereden geldiği hiç önemli değil…”" (yesilpinargazetesi.com)


Son olarak doğru bilgi vermek ve kamuyu yanıltmamak amacıyla Türk Dil Kurumu Sözlüğünden bulduğum tanımları vermek istiyorum.

lavabo isim (l ince okunur) Fransızca lavabo


1 . Üzerinde su muslukları bulunan, porselen, emaye, sac vb.nden yapılmış, el, yüz, bulaşık yıkamaya yarar, çukur yer veya eşya: "Lavabonun kırık aynasında saçlarını taradı."- H. Taner.
2 . Ayakyolu, hela, yüznumara, tuvalet.
3 . mecaz Lokanta, gar vb. yerlerde bu düzenin bulunduğu yer.


tuvalet isim Fransızca toilette


1 . Yıkanma, tıraş olma, giyinme, süslenme, taranma işi: "Başımı, tuvaletimi ve makyajımı bile ezbere yapacağım, aynada kendi yüzümü görmeyeceğim."- P. Safa.
2 . Abiye: "Asıl mühimi oyun için bir giyecek şey, yeni, açık bir tuvalet."- T. Buğra.
3 . Vücut temizliği ve bakımı için gereken nesne.
4 . Sidik veya dışkı.
5 . İnsanın dışkısıyla idrarını boşalttığı yer, abdesthane, ayakyolu, yüznumara, hela, kenef, memişhane, kademhane: "Nerede ise herkesi belediyenin tuvalet çukurlarına kadar takip edeceksiniz."- F. R. Atay.


hela isim (hela:, l ince okunur) Arapça


Tuvalet.


Kalın sağlıcakla
Fasulye

5 yorum:

Adsız dedi ki...

bence kadrajı biraz genişletmelisin.. yazıların dar geliyor.. hele uzun yazınca benim gibi iyice aşşşaa sıkrol etmek zorunda kalınıyor..

tuvalet&hela&lavoboyu birleştiren bir konsept üzerine çalışıyorum son zamanlarda.. ismi "tuhela".. burda istediğin tür eylemi gerçekleştirebilirsin. kitapi, dergi ve blog okumak için özel bir bölmesi bile var..

Tuhela -- en zor zamanlarınızda, yanınızda..!

Adsız dedi ki...

[url=http://www.indirdegel.com/down.asp?id=4168]cs[/url]

Adsız dedi ki...

Mould weekend I went on holiday to Bulgaria and I must admit that it was a keen excellent, especially because of the scant prices. It’s abundance to fathom there, not only unspoilt beaches, but also brobdingnagian mountains and massive forests. The main disadvetage was that there were too many tourists. My instal: [url=http://www.transport-warszawa.info/]przeprowadzki warszawa[/url]

mastica2000 dedi ki...

Oldum gülmekten yemin ederim ya :D çok güzel bi araştırma ama tebrik ederim(;

mastica2000 dedi ki...

Oldum gülmekten yemin ederim ya :D çok güzel bi araştırma ama tebrik ederim(;