29 Kasım 2009 Pazar

BAYRAMLIK AĞIZ..

Az önce bir arkadaşlara yaptığımız iadei ziyaretten döndük, malum bayram.. dün gece bizdelerdi kendileri, bu gece de biz ordaydık.. Çevremizin darlığından değil bu evcilik muhabbeti elbette ama bu domuz gribi vesilesiyle büyüklerimizin ellerinden, küçüklerimizin gözlerinden öpemedik, telekominkasyon reklamlarından feyz alıp, alo bayram hattı kurduk evimizde..

Bir pazartesi gününün tatil olmasının verdiği dayanılmaz haz ile, pazar gecesi oturdum internetin başına, maillerime baktım, yetmedi face baktım, kesmedi dolandım durdum, derken bünyeye ağır geldi bu tatil belli ki, "açtırmayın bayramlık ağzımı" lafına takıldım.. Şimdi epeydir de bloga yazmamışlığın acemiliği var.. Yastığıma kafamı koyduğum anda zihnimde beliren başlıklar ve içerikler her nasılsa sabah kalktığımda uçup gittiğinden, bir türlü derleyip toparlayıp, merhaba dünyanın ötesine geçemedim.. Dur bu sefer aklıma gelmişken dolanayım bakayım ne bulacağım ne yazacağıma geldim.. Bayramlık ağzımı açtım yazıyoruma geldim.. Gugıl'da yazayım dedim ilkin ne demişler bu özlü sözümüzle ilgili.. 2006 yılında Pakize Suda'nın aynı başlıklı bir yazısına denk geldim..

Yazının son paragrafında yazan cümleyi görünce de gülümsedim ister istemez.. Tarih ve tekerrür ikilisini her zaman sevmişimdir..Aynen şöyle yazıyordu..

"AKP'de Kuş gribi komplo diyen çokmuş.. " bu grip olayı AKP döneminden önce bu kadar hayvansal ve evrensel bir duruma dönüşmemişti zaten her ne hikmetse.. bu komplo ifadesini partiden kim kullanmış bilmem o zamanlar ama, sayın başbakanımız domuz gribi içinde aynı kanıda olacak ki, salık bakanımızın tüm çabalarına kadar aşılanmama konusunda ısrarlı. Bu yazının anlam ve içeriği domuz gribi olmayacak merak etmeyin, zaten tıp dünyasını ikiye bölmüş bir konuda benim gibi bir fasulye beyninin anlamlandıracağı bir bölüm olamaz zaten..

Ama bu ikiye bölünme konusu da aklıma yıllar önce merak salıp da okuduğum bir yazıyı getirdi. Hepimizin dönem dönem olduğu gibi benimde reenkarnasyon konusuna bir merakım başlamıştı, o zamanlar gogıl yoktu öyle gazatelerden falan okuduğumuz öğrendiğimiz şeyler vardı. Bir de benim en çok ciddiye aldığım Bilinmeyen ve Nokta dergileri vardı. Her neyse.. Bir ramazan günü Yaşar Nuri Öztürk Hürriyet Gazetisinde tam sayfa bu konuyu ele almıştı. Benim gibi meraklı bir gözden kaçmayacak bu tam sayfa yazı öyle açıklayıcı idi ki, okuduktan sonra reenkarnasyon ne var ne de yok diyebilmiştim.. Minicik minicik yazılmış, sütunlar dolusu yazının özeti kısaca şuydu; "İslamda konuyla ilgili üç görüş vardır... Bunlardan birincisi reenkarnasyon vardır der, ikinci yoktur der, üçüncüsü belirli durumlarda vardır der.." Şimdi bende bu yazıdan aldığım feyz ile ancak tıp dünyasının ayrıldığı aşı konusu üzerine, olunmalıdır, olunmamalıdır değil, elime kalan tek seçenek olan bazı durumlarda olunmalıdır ya da olunmamalıdır diyebilirim ki, boyle diyen bilim adamlarıda zaten mevcut :)

Bir bayramlık ağızdan nerelere geldik.. Konuyla ilgili ciddi araştırmalar yapmaya devam ederek gogılda yaptığım aramanın ekşi sözlük ile ilgili linkine tıkladım.. Oradaki her yazanı şu aşağıdaki hariç anladım..

"doldurulan uktenin altına 'aramak, inanmak, bikbik' tarzı entryler girince kurulan cümle"

Himm.. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı an benim için.. Kasıt neresi ve neden hic bir şey anlamadım.. O nedenle geçiyorum.. Ama anlayan arkadaşların Allah rızası için beni aydınlatmalarını rica ederim...

Araştırmaya devam ediyorum ve bir de ne goruyorum, blogcu.com da ikamet eden bir başka arkadaşımın 09/01/2007 tarihinde tam olarak benim bu gece yaptıklarımı yaparak aynı başlığı seçerek ve de gogıl üzerinden ciddi bir araştırma yaptığını görüyorum.. Sanırım ruh ikizimi buldum :) Demek ki hayatın bir döneminde herkes bu deneyimi yaşayacak diye genellemek daha mantıksız geldi çünkü..

Herneyse madem ki bu kadar araştırılmış bu konu benden önce, demek ki keşfedecek fazla bir şey kalmamış, e bayramlık ağzımızı şimdilik kapatıp, daha günlük ağızlarda görüşmek üzere diyorum efendim..

Herkese hayırlı bayramlar..
Fasulye

Hiç yorum yok: