8 Ağustos 2008 Cuma

BEN NERESİYİM BURASI KİM? (5)

Atlantis

Zamanımızdan 2400 yıl kadar evvel yaşamış olan eski Atinalı filozof-düşünür Eflatun (Plato) M.Ö. 428-348, Atlantis efsanesini ilk yazan adamdır.

Eflatuna göre, Atinalı Solon, M.Ö. 6. yüzyılda yaşadı, devlet adamı, eski Mısır'ı ziyarete gittiğinde orada büyük itibar görür ve Sais Mabedi rahipleri ile görüşür. Bu Mısır rahipleri Solon'a Yunan ve Mısır uygarlıklarının daha bir çocuk kadar genç olduklarını ve fakat asıl insanlığın altın devrinin kendi zamanlarından 9000 yıl evvel sulara gömülerek batan ve yok olan Atlantis uygarlığı olduğundan bahsederler. Solon hayret ve ilgi ile bu açıklamaları dinler ve ilk defa olarak bir batılı Atlantis’in varlığını efsane şeklinde dahi olsa, öğrenmiş olur.

Atina'lı filozof Platon (Eflatun, M.Ö. 429-347) Timaios ve Kritias adındaki diyaloglarında (konuşmalar) efsanevi kayıp uygarlık Artlantis'in öyküsünü dile getirmişti, ancak onu bitirmeden ölmüştü. O zamanlardan bu yana Atlantis tartışma konusu olmuştur. Kimisine göre bu öyküyu Platon uydurmuştu. Oysa, tarihte gelmiş geçmiş en büyük filozof olarak görülen Platon'un, yazdığı 25 diyalog halinde eserlerinde, Sokrates başta olmak üzere gerçek kişilerin yer aldığı ve konuşmaların ve olayların gerçeğe uygun olarak yazdığı görülmüştür. Atlantis öyküsünde herhangi bir siyasi veya felsefi görüş savunulmuyor, o halde Platon'un böyle fantastik bir hile yapması için hiç bir neden olmadığı gibi, bu diğer yazılarındaki mantık ve gerçekçiliğe ters düşerdi.
Ayrıca tarihçi Halikarnas'lı Herodotos (M.Ö. 484-420), gezilerinde kendisine Mısırlılar tarafından kadim tarihleri konusunda Solon'a anlatılanlara benzer şeylerin anlatıldığını kaydetmişti.

Platon'un Atlantis efsanesi tarih boyunca çeşitli yankılar uyandırdıysa, ancak 1882'de Ignatus Donnelly (1831-1902) isminde bir reformcu Amerikan senatörün "Atlantis, Tufan Öncesi Diyar" isminde eserinin baskısı ile yeni bir boyut kazanmıştı. Daha önce bu konuda bilimsel açıdan kayda değer bir eser yazılmadığı gibi, günümüzde bu konunun başyapıtı olarak yerini korumaktadır. Kitap ilk çıktığında, okyanusun iki tarafında büyük ilgi yarattı. Hatta, Bu eseri okuyan İngiliz başbakanı Gladstone, Atlantis'i bulmak için bir keşif seferi düzenlemeye önermişti.
Ancak, bu öneriyi meclisten geçiremedi. Donnelly'in eseri gerçekten büyük ve titiz bir araştırmaya dayanıyor, ve Platon'un klasik Atlantis tezini doğrulamaya çalışıyor. Kitabın ilk bölümünde Donelly, ortaya attığı fikirleri şöyle sıralıyor:

1. Bir zamanlar Akdeniz’in girişi karşısında ve Atlas Okyanusunda Atlantik bir kıtanın kalıntısı olan büyük bir ada vardı. Bu ada kadim dünyada Atlantis olarak bilinirdi.
2. Platon tarafından bu ada konusunda yazılanlar masal değil, gerçek tarihtir.
3. Atlantis insanların ilkel bir durumdan uygarlığa eriştiği yurttu.
4. Zamanla o yüksek nüfuslu ve güçlü bir ülke oldu, Oradan göçen halklar Meksika körfezi, Mississippi nehri, Amazonlar, Güney Amerikanın Büyük Okyanus sahilleri, Avrupa ve Afrika'nın batı sahilleri, Baltık, Karadeniz ve Hazar Denizi civarlarında uygar topluluklar kurdular.
5. O gerçek tufan öncesi yurttu; Aden (Cennet) Bahçesi; Hesperides bahçeleri; Elysian yaylaları; Mesomphalos; Olympos; Kadim ülkelerin Asgard'ı; evrensel olarak belleklerde kalan, ilkel insanlığın barış ve mutluluk içersinde yaşadığı bir yurttu.
6. Kadim Grek, Finikeli, Hindu ve İskandinav tanrı ve tanrıçaları Atlantis'in kralları, kraliçeleri ve kahramanlarıydı. Mitolojide onları içeren olaylar gerçek tarihi olayların belleklerde karıştırılarak aktarılması idi.
7. Eski Mısır ve Peru Mitolojisi Atlantis'in esas dini olan Güneş Dinin kalıntılarıdır.
8. Atlantis'in en eski kolonisi muhtemelen Mısır'dı. Onun uygarlığı da Atlantis'in kopyasıdır.
9. Avrupa'da bronz çağı aletler Atlantis'dendi. Atlantisliler ayrıca demiri ilk işleyenlerdendi.
10. Bütün Avrupa alfabelerinin anası olan Finike alfabesi Atlantis kökenlidir. Ayrıca bu alfabe
Atlantis'den Orta Amerika'daki Maya'lara aktarıldı.
11. Atlantis, Ari, veya Hint-Avrupalı ırkların yurtları olmakla beraber Sami (Yahudi ve Arap) kavimlerin ve muhtemelen Turanlıların (Türklerin) ana yurduydu.
12. Atlantis korkunç bir doğal felakette nüfusun çoğunla yok oldu.
13. Felaketten gemiler ve sallarla kurtulan birkaç kişi dünyanın dört yanına günümüze kadar kalan tufan öykülerini yaydılar.

Yukarda saydığımız ilkeleri kanıtlamak için Donelly, Congress kütüphanesinde ve Smithsonian Enstitüsünde yaptığı araştırmalara dayanarak 500 sayfalık kitabında eski ve yeni dünya arasındaki etnik, mitolojik, dini, dil, sanat, mimari, tarım, evcil hayvan benzerliklere işaret eden 650 kanıtı toplayarak bunların ortak bir kaynaktan geldiğini belirtmişti. Ayrıca, jeoloji, deniz coğrafyası, bitki ve hayvan türlerindeki kanıtlara değindi. 1883'de "Ragnarök, the Age of Fire and Gravel" adındaki eserini yayınladı. Bu kitapta tufandan da önce, bir felakette dünyaya bir kuyruklu yıldızın çarptığını iddia etmekteydi (Platon'un Phaeton'u).

Atlantis konusu 1888'de yayınlanan ve Teosofik Cemiyetinin kurucularından Madame Helena Petrova Blavatsky tarafından kaleme alınan "Gizli Doktrin" adlı eserinde işlenmişti. Blavatsky'nin iddialarına göre Atlantis dördüncü kök ırkın yurduydu. Kök ırk tezine göre, birinci kök ırkını oluşturan ilk insanlarının yurdu kuzey kutbuymuş; ikinci kök ırkın yurdu Kuzey Asya'daymış; üçüncü kök ırkın yurdu Büyük Okyanus'ta Mu (Lemurya) adında batmış bir kıtada bulunuyormuş; dördüncü kök ırkı Atlantislilermiş; ve beşinci kök ırkı, bizim genel olarak bildiğimiz insanlık ve bilinen tarihte yer almaktadır. Her ırk bir kıyamet sonucu yok olmaktadır, bu kıyametten kurtulan birkaç kişi, yeni ırkın prototipini belirlermiş.

Blavatsky'e göre altıncı kök ırkın prototipi şu anda belirlenmektedir ve yedinci kök ırkı ile devre tamamlanmış olacaktır. Her kök ırkta ayrıca yedi alt-ırkı varmış ve onların her birinde yedi dal ırkı varmış. Atlantisli yedi alt ırkları sırasıyla şunlardır: Mu asıllı Rmoahaller, Tlavatliler, Toltekler, Turanlılar (Türklerin ataları), Samiler, Akkadlılar ve Moğollar. Teosofik görüşle Atlantis konusu 1914 yılında W. Scott-Elliot', "The Story of Atlantis" adlı eserinde daha ayrıntılı olarak işlendi.

Atlantis birçok kurgu romanının konusu olmuştur. Jules Verne, H.G. Wells ve Conan Doyle gibi tanınmış yazarlar onu romanlarına işlemişlerdi. Bunun dışında medyum kanalı ile Atlantis konusunda türlü fantastik kitaplar kaleme alınmıştır. Bunların haricinde klasik tezden uzaklaşıp Atlantis’in İsveç'te, İsrail'de, Kuzey Kutbu'nda, Spitzbergen adasında, Amerika'da, İspanya'da, Tunus'ta, Kafkasya'da, Almanya'da ve son olarak Thera veya Santorini adasında ve daha nice yerlerde olduğunu iddia eden eserler yazıldı. Bir gözlemciye göre (30 yıl önce) Atlantis konusunda 20,000 kitap yazılmıştır.

Donnelly'nin varisleri arasında İskoçyalı Lewis Spence (1874-1955) önemli bir yer işgal eder. Mitoloji ve folklor konusunda bir uzman olan Spence aynı zamanda birçok dilli ana dili gibi konuşan bir dil uzmanıydı. Eserleri arasında şiir ve mitoloji kitapları, bir okültizm ansiklopedisi; Mısır, Meksika, Peru, Babil, Kelt vs. uygarlıkları üzerinde 40 küsur kitabı vardır. Atlantis konusunda birçok kitap yazdığı gibi, Mu hakkında bir kitap da yazmıştı. Spence, "the History of Atlantis" adında eserinde Atlantis'in tarihini çeşitli folklor, mitoloji ve tarihi kayıtlara dayanarak ortaya çıkarmaya çalışmıştı ve Donnelly'nin gözlemlerine yenilerini eklemişti. "The Occult Sciences in Atlantis" adlı eserinde Atlantisliler’in gizli ilimlerini diğer uygarlıklardaki kalıntılarından belirlemeye çalışmıştı. İkinci Dünya Harbi sırasında yazılan "Will Europe Follow Atlantis" kitabı sübjektif bir açıdan konuyu elle alarak, uygarlığın çöküşü tekrar Atlantis felaketini andıran büyük bir felakette yol açabileceğini ortaya atmıştı. Spence, "The Occult Causes of the War" kitabında aynı konuya deyinerek Nazilerin şer güçlerle ittifak kurduklarını ileri sürmüştü. Ayrıca, "The Problem of Atlantis" ve "Atlantis in America" kitaplarını da yazdı.
Atlantoloji konusunda önemli bir eser Atlantis’i Maya kültürü açısından inceleyen Stacy-Judd'un "Atlantis-Mother of Empires" aynı dönemlerde yazılmıştı.

Spence'in her ne kadar Nazilerden nefret ettiyse de, Almanya ve Avusturya'da bazı Naziler Spence'in kitaplarına önem veriyorlardı ve Atlantis'in "üstün Ari ırk"ın beşiği olduğu konusunda fikir beyan ediyorlardı. Nazilere karşı olan Antroposofi'nin kurucusu Avusturyalı okültist Rudolf Steiner Atlantis konusunu kitaplarında işlemişti, ancak kaynak olarak kendi duyu-üstü yeteneklerini veriyordu. Avusturyalı Kosmolog Hans Hoerbiger'in tezleri Hitler tarafından benimsenmişti ve Atlantologlardan taraftar toplamıştı. Bunların arasından H.S. Bellamy, "The Atlantis Myth" adlı kitabı yazmıştı. Bellamy, Hoerbiger'in görüşlerine dayanarak ayın aslında dünyanın yer çekimi tarafından yakalanmış bir gezegen olduğunu ileri sürmüştü. Ayın aniden dünya tarafından yakalanması ve yörüngesi dünyağa gittikçe yaklaşması, onun yer çekimi dünyanın ekvatorü etrafında denizin kabarmasına yol açmasına neden veriyormuş. İşte bu su kuşağı Atlantis'in aniden batmasına ve deniz altında kalmasına sebep olmuş. Otto Muck isminde bir Alman kaşifinin yazdığı "Atlantis Über Alles" bu konuda yazılmış en iyi kitaplardan biridir. Otto Muck'a göre Atlantis felaketinin en akla yatkın izahı 11,000 yıl önce büyük bir göktaşı (asteroid) yeryüzüyle çarpışmasıdır.

Atlantis konusunda yazılan klasik eserler titizlikle, mantıkla ve büyük araştırmalara dayanarak hazırlanmıştır. Atlantis'in kanıtları ortadadır, bunları incelemeden inkar etmek bilime ters düşer. Ne yazık ki, mitoloji, etnoloji, antropoloji, jeoloji, deniz coğrafyası, astronomi gibi nice konuları bilmeyenler, bu konuları içeren kanıtlara karşı alaycı bir şekilde inkar etmektedirler, inkar ederken de verdikleri nedenler hayret edilecek derecede gelişi güzel, ve bilimsel düşünceden yoksun olmaktadır. Batıda, bazı çevrelerde bilimsel ideolojide bu keyfi "akademik" zihniyeti sürerken, Soviyet bilim adamları Atlantis konusunda daha sıcak bakmışlardır. Bu Rus bilim adamları arasında V.A. Obrutchev, N. Lednev ve E. Hagemeister, ya doğrudan Atlantisi kabul ediyorlar, ya da en azından varlığının bilimsel olağanını onaylıyorlar.

"Bermuda Şeytan Üçgeni"in yazarı Charles Berlitz, Amerika'da meşhur Berlitz lisan okullarını açan şahısın torunudur. Herhalde bu sebepten olacak ki, 37 dilli bilmektedir. Dalgıçlık ve deniz altı araştırmalarında uzman olan Charles Berlitz, Atlantoloji konusuna iki önemli eser bırakmıştır. "The Mystery of Atlantis" ve kısmen "Mysteries from forgotten Worlds", ayrıca Bermuda Şeytan Üçgeni konusunda diğer kitaplarında Atlantis konusunu kısmen işlemiştir. Berlitz'in Atlantoloji'ye katkısı konunun güncelliğini koruyarak, bu konuda çok ilginç denizaltı bulguları açıklamasından kaynaklanır.

Sonraki Bölüm :
Kral Atlas

Yararlanılan Kaynaklar :
http://www.hermetics.org/
Atlantis ve Tufan
Kemal Menemencioğlu

Hiç yorum yok: