15 Ocak 2010 Cuma

SULTAN SÜLEYMANA KALMADI AMA..

Bu sabah yine gazetelere takıldı gözüm.. İsrail büyükelçimizden özür dilendiği için sayın başbakanımız ve cumhurbaşkanımız Arap ülkelerinden büyük alkış ve destek almış.. Arap gazeteleri methiyeler düzüyor.. Bir gazete Arap basınında çıkan haberlerden başlıklar ve özetler vermiş.. Başbakanımız için "sultan" lakabı kullanılmış.. "Türkiye Cumhuriyeti Sultan"ı, Cumhuriyet yönetiminde hanedanlık sürdüğünden mi acaba bilmiyorum.. Ya da biz seksen altı yıldır Cumhuriyet hayalleri görüyoruz diye mi...

Biz Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz bekçileri değil miyiz, dokunanı yakarız.. Bir sosyal bilgiler öğretmeni devrimi tanımlarken en basit üç unsurdan bahsediyor ;

1. Yapısal değişim,
2. Yapısal değişimin alışılagelmişten hızlı olması,
3. Yapısal değişimin alışılagelmişten kapsamlı olması..

Geçenlerde bir kitap okuyordum, kitapta çok haklı bulduğum şu görüşe yer veriliyordu. Mustafa Kemal'in en büyük talihsizlikerinden birisi Cumhuriyet'i ilan ettiği ekipte Cumhuriyet zihniyetine sahip kimsenin olmayışıydı. Hemen hemen hepsi cumhuriyete adaptasyon göstermiş olsalarda, devrim ruhu taşımayan ve Osmanlı olmak zihniyetinden kurtulamamışlardı. Bunun en güzel örneği bir dahinin ardından gelmek bahtsızlığına sahip İsmet İnönü'nün Atatürk'ün resimlerini paralardan kaldırma teşebbüsü idi. Bu zihniyet Cumhuriyet değil Hanedan zihniyeti idi. Bu sayın İnönü'nün kötü bir insan olduğu, iyi bir lider olamadığı ve benzeri bir anlam taşımamakla beraber, Mustafa Kemal'in ardından gelebilecek aslında çok da seçenek olmadığının göstergesiydi.

Acaba Mustafa Kemal bu devrimleri bize yaşatalım diye mi emanet etti, elletmeyelim mahrem edelim, mahrum edelim diye mi.. Bizim görevimiz korumak ve kollamak değil sadece yaşatmak olmalı değil miydi..? İslam dini bu zihniyet yüzünden bu gün hala Hz. Muhammed'in getirdiği nokta da durmuyor mu.. Biz bunun adına gericilik demiyor muyuz.. Uyan Türkiye... Biz ilke ve devrimleri korumuyoruz, yok ediyoruz galiba..

Bu gün gazeteleri okurken bunları düşündüm yeniden.. Başbakanımız sultandı, bitmiyordu bakınız bir Arap gazetesi olayı nasıl veriyordu manşetten..

"Ankara İsrail'in anladığı dilden konuştu. Erdoğan, Osmanlı Türkiye'sini temsil eden ve görkemli İslam İmparatorluğu'nun genlerini taşıyan büyükelçiye yapılanı kabul etmedi."

Osmanlı-Türkiye-İslam- İmparatorluğu kelimelerini tek bir cümle içinde kullanmanızı istediğimde sizin kafanızda oluşan cümleler nelerdir bilmek isterdim. Dört kelimenin yanyana geliş şekillerinden çıkan bu anlam farkı içimi acıttı bu sabah..

Biz Atatürk Türkiye'sinde yaşama hayalleri kuran/yaşadığı sanan Osmanlı'nın torunları, İslam İmparatorluğu'nun Sultanı olan bir Başbakana sahibiz.. Neyseki bu dünya Sultan Süleyman'a bile kalmadı, bari bir umudumuz var..

Ne mutlu kim olduğunu, ne yaptığını bilene!

4 yorum:

aktifmutfak dedi ki...

uyan Türkiyee uyann...çok güzel yazmışsın...

Adsız dedi ki...

aktif yaw uyanırlar mı dersin :)
fasulye

Sis dedi ki...

Çekip gidecem bu ülkeden de yediremiyorum ,korktu kaçtı derler diye.Kalıp bunlarla savaşmak lazım ama arada bu yolda Silivriye düşme ihtimali de var.

Adsız dedi ki...

sishyphos kaçmakla olmas bulucas bi caresini.. kamplar uzeri olcas taktım ben bu konuya.. son yazıma da bir göz at
fasulye