30 Nisan 2010 Cuma

GÖZÜM SİİRT'İYOR, CANIM YANIYOR!

Hani şu dünyada bir bizim ülkemizde kutlanan çocuk bayramından az önceydi, Siirt de iki çocukluktan yeni çıkmış iki geç kızın başından mı demek lazım, üzerinden mi bilmiyorum geçenlerle irkildik hepimiz. Sonra üzerine basıp da geçilen çocuk hayatların sayısının bu kadar olmadığını işittik. Yetkililerin yaptığı açıklamaları okurken bir ifadeye takıldım kaldım, "Nitelikli Cinsel İstismar Olayı".. Bir de niteliksizleri var demek ki.. Nitelikli olunca olay "okkalı" oluyor belli ki..

Ardından vali bir açıklama yaptı :

''Valilik olarak yapılması gereken her şey yapılmıştır. İki kamu görevlisi açığa alındı. Öğrencilerimizden ya da mağdur kızlarımızdan iki tanesi il dışında ve bir sosyal hizmetler il müdürlüğüne ait kuruluşta himaye altında, yani koruma altına alınmıştır. Yaklaşık 25 kişi gözaltına alınmış. Bunlardan 15'i tutuklanmıştır. Bunların arasında polis ve asker yoktur."

Bunların arasında polis ve asker yoktur, sözüne takılıyorum bu defa.. Ülkenin utancından iki mesleği aklamış oldu vali.. İhtiyaç duymasa böyle bir cümle kurmazdı herhalde.. Askere atılacak yeni bir çamura gönlü razı olmadı belli ki..

İstanbul'daki Bakırköy Prof. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Psikiyatri Kliniği uzmanlarından Psikiyatrist Dr. Can Ger, yaklaşık bir yıldır cinsel suçlarda artan sayıda olgulara bilirkişilik hizmeti verdiklerini bildirmişler. Belkide nitelikli niteliksiz ayrımına bilirkişiler varıyor diye düşünüyorum ister istemez.. İki yıldır süre gelen hikaye bir rehber öğretmene çıtlatılınca zanlı sayısı yüzü buluyor.. Okuldaki çocuklar "Ellere var da bize yokmu" şarkısını marş edinmişler.. Ülkemin geleceği çocuklar..

Ger Antalya’da düzenlenen sempozyumda, Adalet Bakanlığı verilerine göre cinsel suçlarla ilgili 2006 yılına kadar karara bağlanan 18 bin 33 davada mağdur sayısının 22 bin 936 olduğunu kaydetmiş ve eklemiş : “Her cinsel saldırının açığa çıkmadığı düşünülürse ne boyutta bir toplumsal ruh sağlığıyla karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliriz. Eskiden 15 günde birken bugün günde en az bir olgu mahkemeler tarafından bize gönderiliyor.”

Yüz kişinin karıştığı olay iki yıl sonra açığa çıktığına göre, daha ne kollar kırılıyor da yen içinde kalıyor bilinmez..

Sonunda öğreniyoruz ki olayı kendi aralarınd halletmişler, neden, Siirt'in adı çıkmasın diye.. Olayın içinde bir de şeyh var, kızların içine kaçan cini çıkarıyordu adam belki tabi, kötü niyetli olmamak lazım..  Yoksa Siirt gibi bir yerde iki tane çocuk denecek genç kız yüz tane erkeğe dükkan açmazdı.

Derken bana göre değerli bir sanatçı olan Mazhar Alanson twitter'ına olayla ilgili bir kaç cümle yazıyor. Uçkuruna sahip olamayan yüz erkeği bırakıyoruz ona saldırıyoruz. Kara mizah yaptım diyor Alanson.. Olsun ne dediiği önemli değil, Siirt'den İstanbula konunun geçiş bileti bu, polemikde boğazda boğacağız konuyu.. Daha önce de sevdiği kadın bir partiye girdi diye Kabe'ye gitmek istediğini söyledi diye ılımlı islam partisi destekçisi, hacı, hoca diye laf saydırılan aynı Alanson.. Adamcağız kendini akladı bi yerde.. Bakın demek ki hacı hoca diilmiş.. Nuri Alço ile yakınlığı da araştırılmalı bence..

Artık dayanamıyorum gözüm Siirt'iyor.. Kadınları müslümanlık diye kapatmaya çalışanlar, uçkurlarını bir çocuğa çözüyorlar, sonrada Siirt'in namusunu korumak adına anlaşıyorlar.. Anlaştıkları kesin "Bu konuyu aramızda kapatalım" demişler belli ki.. Merak ediyorum bu uçkuru gevşeklerin eşleri ne yapıyor bu arada.. Ne yapacaklar sırtlarında kötek, kucaklarında bebek oturyorlardır. Hiç birinin ne yuvası yıkılacak ne de başka bir şey olacak, konuda büyük ihtimal delil yetersizliğinden ya kapanacak ya da yüz kişiden bir kaçına vuracak piyango..

Küçücük kızların üzerlerinden geçtikleri dükkanların duvarlarında "Bismillahirrahmanirahim..!" yazacak.. Allah'ın adıyla işine başlayacak yine o adamlar.. Cuma'ya gidecekler.. Selamun Aleyküm'lere Aleyküm Selam diyerek alacaklar Allah'ın selamı üzerlerinde olacak.. Elalemin karısını kızını gözetleyip, iş bakacaklar, yüz bulamazlarsa dükkanlarındaki mallar gibi yaftayı vuracaklar..

Küçük kızlara devlet onsekiz yaşına kadar sahip çıkacak, tabii korundukları yerde başka tacizlere uğramazlarsa, sonra sokağa salıverilecekler.. Evlerine dönseler o üzerlerinden geçenler, taşlı sopalı geçecekler bu sefer panzer gibi.. Dönmeseler, daha nicelerinin yatağına düşecekler..

Gerçekten çok duyarsızsın Alanson! Yirmiüçnisan çocuğu olcak yaşta değiller ki bu çocuklar.. Olsa olsa on dokuz mayıs olur söz konusu.. Atatürk'ün Samsun'a çıktığı gün.. Yüz kişi daha çıkar üstlerine.. Altta kalanın canı çıksın..

Ah Alanson..! Yirmi üç nisanı Siirt'de kutlamak da nerden aklına geldi.. İlahi..!

Rahmetli anneannem bir hikaye anlatırdı, aklıma geldi.. Bir adamın kız çocuğu olmuş, adamda bir merak gitmiş hocaya kızının yıldıznamesine baktırmış. Hoca bir bakmış çekmiş "offff"u, ".. kızının demiş üzerinden kırk kişi geçecek". Bunu duyan adam beyninden vurulmuşa dönmüş. Zavallı kızcağızı evin arkasına yaptığı bir odaya hapsetmiş onsekiz yaşına gelene kadar da oradan çıkarmamış. Derken bir gün günyüzü görmeyen kızcağız amansız bir hastalığa yakalanıp Allah'ın rahmetine kavuşmuş.. Zaten küçük bir köyde yaşayan adam kızını evinin bahçesine gömmüş. Ertesi sabah uyandığında bir de ne görsün, kızın cansız bedeni toprağın üzerinde yatmıyor mu? Tövbe estağfurlahlar çekerek yeniden gömmüş kızını. Ertesi gün daha ertesi gün yine aynı.. Sonunda dayanamamış, yıldıznameye baktırdığı hocaya gitmiş ve olanları anlatmış. Hoca "Ben sana kızının üzerinden kırk kişi geçecek dedim" demiş. "Bu onun kaderine yazılmıştı, sen onun kaderinin önüne geçtin". Adam başlamış vahlanmaya, "Ne yapacağım şimdi diye sormuş" çaresizce, hoca yanıtlamış, kızını köyün köprüsünün altına götürüp yatıracaksın, köprüden kırk erkek geçene kadar sayacaksın, o zaman kaderi gerçekleşecek ve onu gömeceksin demiş. Adam aynen hocanın dediği gibi yapmış ve sonunda kızı gömmüş,. Ne ertesi sabah ne de başka bir zaman kızın bedeni bir daha toprağın üzerine çıkmamış..

Kadercilik değil tabi anlatmak istediğim, hepimizin alnına yazılan elbette vardır gerçekleşir, Allah'ın sevmediği kulu olduğumuzdan mıdır bütün bunlar..? Değildir elbet.. Ancak olacakla, öleceğe de çoğu zaman kimsenin gücü yetmez..

Olanlar olduktan sonra esefle kınamak yetmez.. Unutulur gider yaşananlar o iki kız çocuğunun hayatı da kaybolur söner gider.. Olacak olmuştur bir kere, gerisi toplumsal sorumluluktur. Yarın bir gün bu kızların başına bir şey gelirse, (daha ne gelecek demeyin) bu hepimizin sorumluluğu unutmayın, Alanson'un değil!

Fasulye

2 yorum:

name dedi ki...

ben blog ortaminda yeniyim. burda arkadaslik daveti gibi bisey yok sanirsam.ben seninle nasil arkadas olabilirim fasulye.yazilarini cok begeniyorum ve tartismak isterim.ne yapmam lazim?

Adsız dedi ki...

o zaman aramıza hoş geldin.. fasulyeden@yahoo.com adresine mail atabileceğin gibi yorumlarını yazıların altına bırakarak da düşüncelerini dile getirebilirsin..
sevgiler
fasulye