9 Şubat 2012 Perşembe

YA TUTARSA (16) AGARTA KONUSUNA DÖNÜŞ

Türkiye'de Hitler nazizmi ve ari ırk peşinde olan gruplar mevcuttur Türk Nazi Partisi bunlardan bir tanesidir. Google üzerinde yapacağınız bir araştırma sonucunda sitelerine ve Hitler'in görüşlerini ve ari ırk meselesini Türkiye'ye nasıl uyarladıklarına şahit olmanız mümkündür. Türk Nazi Partisinin hedefinde Kürt kökenliler yer almaktadır ve sitenin hemen girişinde "Köpekler ve Kürtler" giremez başlıklı kocaman bir ibare yer almaktadır.

Bu sitede nazi ufoları ile ilgili anlatılan bilgiler bizim bu yazı dizisinde yayınladığımız kaynakla aynı yerden alınmış olmalı ki satırı satırına aynıdır. Tek farkı bu yazıların videolarla desteklenmiş olmasıdır.

Bu videolardan bir tanesini bende paylaşmak istiyorum.








Sitede kesinisiz çalan İstiklal Marşı eşliğinde Mustafa Kemal'in Türk milliyetçiliğine dair sözleri faşist bir yaklaşımla alıntılanırken, İsrail aleyhtarı yazılar yer almaktadır. Benim ilgimi çeken Hitler'in Atatürk hakkındaki düşüncelerini anlattığı aşağıdaki bölümdür.

Hitler, Gizli Karargahındaki Sofra Sohbetlerinde Atatürkten de Söz Ediyordu! İkinci Dünya Savaşı Son Hızla Sürerken Hitler Atatürk'ü Hangi Özellikleriyle Anıyordu? İşte Adolf Hitler'in Atatürk'le İlgili İddiaları!

Adolf Hitlerin hayranlık beslediği devlet adamı ve askerler arasında Mustafa Kemal Atatürk de vardı. Hitler, Atatürke hediye ettiği zırhlı bir Mercedesle de gösterdiği bu hayranlığını çeşitli vesilelerle hep yinelemiştir. Versailles Anlaşmasını yırtarken, Sevri kastederek `Atatürkün 10 yıl önce yaptığını biz şimdi yapabiliyoruz deyişi ünlüdür.


Ancak, Hitlerin Türkiyede pek bilinmeyen bir kitabında da (macerası ve aldığı onay dikkate alındığında kitap onun sayılır!) Atatürk hakkında söyledikleri çok dikkat çekici. `Hitlerin Sofra Sohbetleri adlı bu kitap, Alman devlet adamının 2. Dünya Savaşı tüm hızıyla sürerken gizli karargahındaki akşam yemeklerinde yaptığı konuşmalardan oluşuyor.

Hitler 1941-44 yılları arasında gizli karargahlarındaki konuşmalarında, kitaplaştığı kadarıyla dört yerde Atatürkten söz ediyor.Hitler'in Atatürkle ilgili iddiaları son derece ilginç. Hayalhanesi güçlü bir kişilik olarak bilindiğinden, tabii ki ona göre okunmalılar.

"ORDUSUZ KUMANDAN AYAKTA KALAMAZ"

`Arkasında ordusu olmayan bir kumandan uzun süre ayakta kalamaz. Atatürk de iktidarını Halk Partisi sayesinde güvenceye aldı. İtalyada da aynı şey geçerli. Eğer Antonescu bugün ortadan kaybolacak olsa, ordu içinde onun yerine talip olacaklar arasında korkunç bir mücadele başlar. Ama onun yerine geçecek kişiyi belirleyecek bir örgüt olsa, bu olmazdı.
Hitler burada, Atatürkün ölümünden sonra büyük gerilimler ve çatışmalar olmaksızın iktidarın İsmet İnönüye geçişini övüyor. Bunun, Halk Partisinin disiplini içinde mümkün olduğunu gösteriyor.

"ATATÜRK CERMEN'Dİ"

Adolf Hitlerin kitapta Atatürkten söz ettiği ikinci yer 230. sayfa. Burası gerçekten ilginç, çünkü Hitlere göre Atatürk Türk değil, Cermen! Şöyle diyor Almanyanın Führeri:
`Cermenlerimizden bazılarını kaybettik! Kuzey Afrikanın Berberilerini, Küçük Asyanın Kürtlerini. Bunlardan biri de, ırki açıdan yurttaşlarıyla bir alıp vereceği olmayan Kemal Atatürktü.

Adolf Hitler, Türk değil de Cermen, yani neredeyse Alman saydığı Atatürkten bir de kitabın 391. sayfasında söz ediyor. Siyasi suikastların soz konusu olduğu bir bağlamda şunları söylüyor:

"ANKARA'YI SUİKASTLERDEN KORUNMAK İÇİN BAŞKENT YAPTI"



`Balkanlarda suikastın bu kadar önemli ve güçlü bir silah olmaya devam etmesinin nedeni, oraların halklarının kan dökerek intikam almak fikrinin etkisinde olmalarıdır. İşte bu nedenle Kemal Paşa, iktidarı ele geçirir geçirmez yeni bir başkent ilan etmekle çok bilgece davrandı. Çünkü böylece polisin denetim sağlaması etkin bir biçimde başarılabildi.


AYASOFYA NASIL MÜZE OLDU? HİTLER'İN YAKLAŞIMI...

Hitler, Atatürkün liderlik vasıflarına ve azmine hayran. Bunu her fırsatta vurguluyor. Karargahtaki sofra sohbetlerinin kayıtlara geçmiş halindeki son bahis de yine bu bağlamda. Kitabın 607. sayfasında şunları söylüyor:

`Mustafa Kemal Atatürkün din adamlarından kurtulmak konusundaki hızı tarihin en dikkate değer bölümlerinden biridir. 39 tanesini astı, diğerlerini aşağıladı, ve Konstantinapoldeki Aya Sofya şimdi bir müze!

Türkiye'deki Faşist ve Dinsiz Mustafa Kemal anlayışına bu sözlerden sonra şaşırmamak lazım sanırım.
Konumuz dışında olmasına rağmen Atatürkçülüğün yaftalandığı konulara örnek olması açısından paylaşma ihtiyacı hissettim. Şimdi konularımıza geri dönelim.

Emre Özyumartıcaların yazdığı "Hitlerin Yükselişi Ardındaki Sır ve Nazi Ufoları" isimli kitapta konuya dair pek çok ayrıntıya yer verilmekte olduğu söyleniyor. Kitabın önsözü olduğunu tahmin ettiğim yazı kısaca aşağıdaki gibi :

"
I.Dünya Savaşından sonra Almanya sokaklarında açlık ve hastalık kol geziyor, halk Versay Anlaşmasının ağır yükleri altında eziliyordu. 1919 yılında Münih’te Alman halkını bu sefaletten ve açlıktan kurtaracak bir parti doğuyordu; Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi. Görünüşte sadece aşırı milliyetçi bir partiydi. Ama bu perdenin arkasında yıllardır yer altında faaliyetlerini sürdüren okült Pan-Cermenist ve Aryan örgütlerin son halkası olan Thule Tarikatı vardı.


Partinin ön planında Adolf Hitler gözükse de partiyi eline alan örgüt Guido von List, Helena Petrova Blavatsky, Lanz von Libenfels gibi okültlerin etkisi altında kalmıştı ve perde arkasında da Baron Rudolf von Serbottendorf, Dietrich Eckart, Alfred Rosenberg, Heinrich Himmler ve Hans Hörbiger gibi gizli öğretilerle uğraşan isimler vardı.
 
 
1933 yılında NSDAP’ın Almanya’nın başına geçmesiyle ülkede her şey değişmişti. Kısa sürede bilim ve sanayi alanın da öyle gelişmeler yaşandı ki ülke tüm dünyaya kafa tutar hale gelmişti. Nasıl olmuştu da savaştan sonra ekonomik yıkıma mahkum olmuş ve her türlü savaş makinesini üretmekten men edilmiş bir ülke, II.Dünya Savaşı sırasında ilk jet motorlu savaş uçaklarını, hayalet uçağın atası olan Horten’ı, Tomahawk, Cruise,Skut füzelerinin atası olan V-I ve V-II roketlerini, en önemlisi de atom bombasını nasıl yapabilmişti?
En ilginci de Almanya’yı işgal eden müttefikler Thule örgütünden bazılarının ayrılarak oluşturduğu Vril örgütünün ismi ile Haunebu adını taşıyan üzerlerinde Nazi sembolleri olan UFO fotoğraflarına ve çizimlerine rastlamışlardı.
III.Reich’ın sır dolu tarihi bunlarla da sınırlı değildi. Adolf Hitler 1924 yılında Landsberg Hapishanesinde mahkum olduğu yıllarda yazdığı Kavgam’da bahsettiği ve dünyanın kurucusu olarak işaret ettiği Ari Irk kimlerdi? Irksal miraslarını araştıran Ahnanerbe örgütü başta Tibet olmak üzere dünyanın dört bir yanında ne aramıştı ve ataları olduklarını iddia ettikleri Ari Irk’ın kökenleri neresiydi? Naziler neden kendilerine binlerce kilometre uzaklıkta bulunan buzlarla kaplı Antarktika kıtasına bir çok keşif gezisi düzenleyip buraya sahip olmak istemişlerdi? Ve Nazilerle ilgili tarihin tozlu raflarında saklanmış birçok sır neydi…"
Peki üzerine bunca kurgu yapılan ve zaman zaman liderleriyle görüşmeler yapıldığı iddia edilen ve dünyanın bilimsel gelişimine büyük katkısı olduğu iddia edilen bu ışıklı insanlar gerçek miydi? Işıklı mı yoksa nurlu mu demek gerekir acaba?

Zigzag ve Thule Örgütlerini burada bırakıp yeniden Agarta hikayesine dönelim. Hitler'in anlatımı sırasında Agarta'dan başka bir de Şamballa ibaresinin yer aldığını okudunuz. Bir çok kaynağa göre Agarta ve Şamballa aynı olmakla beraber, diğer bir çok kaynağa göre ise Agarta enerjiyi iyi kullanan, Şamballa ise enerjiyi kötüye kullanan ışıklı insanları ifade etmektedir.
Şimdi konuyla ilgili bir başka alıntıya yer vereceğiz, ama ne yazık ki bu tür bilgilerin çoğunda olduğu gibi yine kaynak belli değil.
Şambala" (Shambhala), "Dünyanın Kalbi", "Yüce Ülke", "Bilgeler Ülkesi" gibi çeşitli adlarla belirtilen Agarta, teozofik ve ezoterik kaynaklara göre, önceki devrenin sonlarına doğru Mu ve Atlantis'ten göç eden bilim-rahipleri tarafından kurulmuş bir organizasyondur.

Önceleri beşeriyetle açık temas halinde olan bu organizasyon, bu devrenin koşullarından ötürü gizlenme gereği görmüş ve ikamet yeri olarak birbirlerine tünellerle bağlanan, dağlar içindeki yeraltı kentlerini tercih etmiştir.

Agarta, dünya insanlığının tekamülünde sorumluluk sahibidir. İlahi Hiyerarşi'ye hizmet eder. Dünyanın Efendisi ve "Kutup" olarak ifade edilen ve "Brahatma" veya "Brahitma" adıyla belirtilen Agarta'nın lideri, Dünya'yı sevk ve idare eden İlahi Hiyerarşi'nin fizik alemdeki temsilcisidir.

1912'de Müslüman olduktan sonra Abdül Vahid Yahya adını alan; ezoterik, okült ve mistik konularda çok sayıda yapıtı bulunan Fransız asıllı Mısırlı düşünür ve yazar Rene Guenon'a göre tradisyonlarda "Kutsal Dağ", "Dünyanın Merkezi" olarak ifade edilen yer, O'nun mekânıdır. Kimilerine göre, dünyanın tüm geçmişi, yitik kıtalara indirilmiş dinler ve kozmik öğretiler, Agarta arşivlerinde kayıtlıdır ve birçok peygamber (Musa, İsa), dinlerini kurmadan önce, bu arşivleri incelemişlerdir ki, bazıları burada 'inisiyasyon'dan da geçmiştir.

Agarta'nın yeryüzüne açılan 7 (kimi kaynaklara göre 4) ana çıkış noktası bulunmakla birlikte, mağaralarda inzivaya çekilen bilgelerin ve mağaralarda etkinliklerini sürdüren bazı inisiyatik toplulukların Agartalılar ile ilişki içinde oldukları ileri sürülür.

Rene Guenon'a göre bu durum, en çok, Türklerin yaşadığı Orta Asya'da görülmektedir. Kimi yazarlara göre, Göktürk, Uygur ve Hun masallarındaki, "ataların kutsal mağaraları" ve bir mağaradan geçilerek ulaşılan "gizli ülke" inanışında Agarta'nın sembolizmi bulunmaktadır. Tibet tradisyonlarına göre, Agartalılar şimdiki devrenin sonunda dışarı çıkacak ve Agarta'nın lideri yeryüzündeki menfiliği yenecektir.

Agarta’nın ne olduğuna ilişkin en yaygın, internet ve ansiklopedik kaynaklarda kullanılan tanım, “Tibet ve Orta-Asya tradisyonlarında sözü edilen, Asya’daki sıradağların içinde bulunduğu ileri sürülen efsanevi bir yer altı Organizasyonu”dur.
Ancak bu tanım, ivedilikle not düşülmeli ki, “Agarta”yı anlamak ve çözmek için tamamıyla yetersiz. Ne bu kadar basit ne de bu denli sığ. Ancak bir açılış tanımı olarak kullanılabilir.
Günümüze değin “Agarta”nın ne olduğunu inceleyen bir çok yayın ve yazar bulunuyor. Bunlar içinde en ünlüleri ve kaynak olarak en itibar edilenleri üç tane. Bunları meraklıları için öncelikli olarak-konunun daha başında-yazalım. Saint-Yves d'Alveydre, Ferdinand Ossendowsky ve René Guénon.
Agartha kelimesi; “Agharta” ve “Agarthi” olarak da kullanılabiliyor. Agarta veya Agarti sözcükleri Sanskritçe de “ele geçirilemeyen, ulaşılamayan, her şeyden korunmuş, şiddetin yakalayamayacağı, anarşinin erişemeyeceği” anlamlarına gelmekte.

Bir de “Şambala” (Shambalah) kelimesi var. Bunu da söylemek gerekiyor ki, meraklıları için şaşırtıcı olmasın.
 
 
Kimi kaynak ve kişilere göre Şambala, Agarta'ya karşıt olarak kurulmuş, gizli bir menfi merkez. Ancak genel ve yaygın kanı, Şambala’nın Agarta’nın bir diğer adı olduğu.
 
 
Agarta ismi ilk kez “Saint-Yves d’Alveydre” tarafından kullanmış. d’Alveydre bir simyacı. Metalleri altın ve gümüşe dönüştürme formülleri düzenlemiş. Martinist tarikatının (Tours piskoposu Aziz Martin (MS.. 316-397) tarafından kurulmuş tarikat) mürşitlerinden. Topluluğun bir diğer adının, “yeşil adamlar topluğu” olduğu da kayıtlar da mevcut.
Agarta’nın sembolü: Gamalı haç!
 
 
Agarta'nın hakimi, “dünyanın kralı” rütbesini taşıyor. Yardımcıları durumundaki iki rahip kral bulunuyor. Sembollerinden biri bugün günümüzde hala Hint ve Tibet tapınaklarını süsleyen gamalı haçtır.
 
 
Bu sembol Mu 'dan kaynaklanıyor. Güneşi ifade eden kadim bir sembol. Dünyanın en eski sembollerinden biri sayılıyor. Bu haç, yaradılışın dört kuvvetini ve dört büyük enerjiyi sembolize eder. Zamanla “yönü çevrilerek” II. Dünya savaşında Nazilerin kullandıkları haline gelecektir.
Mu ve Atlantis…
 
 
Bu teknik ama açıklayıcı tanımlamalardan sonra Agarta’yı biraz daha açmaya başlayalım. Bir başka tanım, Agarta’nın “Mu ve Atlantis’ten göç eden bilim rahiplerince ya da inisiyelerce kurulmuş, sonradan gizlenme gereği görüp dağ ve mağara içlerine çekilmiş” bir grup olduğunu ileri sürüyor.
Bu açıklama da Agarta ile ilgili yaygın bilgiler arasında. Neredesye “mutabakatla kabul edilmiş” bir yaklaşım.
Buradan Agarta ile ilgili ilk ve en bilinen “tartışma” konusuna gelebiliriz. Agarta’nın “bir yer altı ülkesi”mi veya “gizli bir dernek (oluşum)”mu olduğuna ilişkin bir tartışma bulunuyor.
Agarta üzerindeki hemen tüm çalışmalarda bu ayrışmaya rastlanıyor. Ancak ortak nokta, bir “gizlilik” olduğu yönünde. Yani ister “yer altı” olsun ister “örgüt, dernek, oluşum” gizlilik var.
 
 
Burada bir uzlaşma noktası da zamanla ortaya çıkmış. Her ikisinde de doğruluk payı olduğu varsayılıyor.
 
 
Agarta’nın adamları kim, misyonu ne?

Peki Agarta ne yapar? Amacı nedir? Kimlerden oluşur? Burada kesin yargılarla ayrışan bir farklı okuma yok. Değişik “görev” tanımları varsa da genel olarak amaç ve araçlar belli. Agarta, “sahip bulunduğu binlerce yıllık sırları uygulamak suretiyle insanlığı büyük bir spiritüel ilhama (illumination/aydınlanma/ışık) kavuşturmayı amaçlayan bilge ve filozoflardan oluşuyor”.
Saint-Yves d’Alveydre’den sonra Agarta isminin ilgi çeken biçimde sunuluşu, Fransız konsolosu olan Jacoliot’un "Hint’teki Tevrat” adlı eserinde ve teozofinin kurucusu H. P. Blavatsky’in "Gizli Doktrin ve Gün lşığına Çıkarılmış İsis" adlı eserinde oluyor.
 
 
Bundan sonra en bilinen ve en sık gönderme yapılan “Rene Guenon” oluyor ve "Dünyanın Kralı" adlı çalışmasıyla Agarta hakkında en geniş bilgileri kamuoyuna veriyor.
‘Öteye Ait Zekâların Oğulları’ Nerede?
Peki Agarta nerede? Agartalılar nerede? Bu konu üzerinde asla mutabakat yok. Hemen her kaynak kendine göre bir adres gösteriyor. Böyle olmakla beraber, “geniş coğrafi” tanım açısından bir harita çıkarmak mümkün.
 
 
Guenon’a göre, çok eski bir tufan bugünkü Gobi bölgesinde çok gelişmiş bir uygarlık yok olmuştur. Burada yaşamakta olan “spiritüel mürşitler” Himalayaların altında yer almakta olan büyük bir mağara şebekesine sığınmışlar.
Bu tezin bir devamı var. Coğrafi bir tanım verip, siyasi bir bilgiyi de içeriyor. Yukarıda “Agarta ve Şambala” ilişkisine değinmiştik. “Ayrı-rakip” olduklarına ilişkin bilgi burada bulunuyor.
Bu göçten sonra, iki gruba ayrılıyorlar ve "sağ elin yolu” diye anılan grup Agarta’ya, yani dünya hayatından uzak “murakabe ve mükaşefe”de bulunma ülkesine, "sol elin yolu" diye anılan diğer grup ise “Şambala”ya yani kaba güç ülkesine yerleşiyor.

(Zigzag örgütünden bahsederken Bagdadi'nin kendi öğretisini benzer bir şekilde doğu ve batı diye ayırdığını da hatırlayacaksınız)
Bir diğer Agarta adresi Ferdinand Ossendowski’den gelmekte. Ossendowski, Bolşevim ihtilaline direnmiş Polonyalı bir bakandır ve başarısız olunca Moğolisten ve Çin’e kaçmıştır.
Sığındığı bir Lama manastırında kendisine, “altı bin yıldan fazla bir zaman önce kutsal bir insanın bütün bir halkıyla bir mağarada kayıplara karıştığı, ve yitik bir bilim yardımıyla, Agarti adlı yeraltı krallığının temelini attığı anlatılmış. Ossendowski bu bilgileri 1924'de yayınladığı "Hayvanlar, İnsanlar ve Tanrılar" kitabında derlemiş.
Agarta’ya katılım şartları!
“Agartalı olmak”, günümüz değerleriyle pek mümkün gözükmemekte. Kut Humi’ye göre, "Agarta’ya girmek, katılmak, atanmak, seçilmek” söz konusu değil; “Ancak, spiritüel anlamda olmak üzere, bileğinin hakkıyla Agartalı olunabilmektedir; kişi, ancak ulûhiyetle tekrar bütünleşip özdeşleşebilecek seviyeye ulaştığı takdirde Agartalı olabilmektedir, ki bu seviyeye ulaşmanın yolu da tatbikat ve tahakkuk sürecinden geçmektir, çünki beşer varlığını en tam ve en aşkın biçimde değişime uğratan ve güçlendiren tek şey ancak spiritüel bilimdir.”


 
(Nirvanaya ulaşmak deyimini hatırlatıyor. Yunus Emre’yi hatırlayın. Yunustaki Tanrıya ulaşma arzusu VUSLAT, burada NİRVANA. Sınırsız arzularına gem vurabilirsen Nirvana’ya ulaşabileceksin. Buddha’nın anlamı ise “Aydınlanmış” tır. Çevresine ışık saçan bir aydınlanmış.)
 
 
Yani Agartalılık; Yogiler’e veya ilk İbranilerdeki "semavî insana" özgü en derini hal ile mümkün. “Agartalılar dünya sakinlerinin şuurlarında genişleme ve açılma meydana getirmek ve kendilerinin spiritüel anlamda ulaşmış bulundukları duygu ve düşünce birliğine onları da ulaştırmak amacıyla kendi aralarında işbirliği yapmaya her an hazır durumda bulunmaktalar”.
Naziler-Hitler ve Agarta…
 
 
Agarta’nın nerede bulunduğuna ilişkin bir diğer adres ise bize oldukça yakın. Kapadokya. Bölgenin yer altı dehlizleriyle bilinen mimarisi ipucu oluşturuyor. Geniş ve büyük tüneller yapısı bölgeyi Agarta’nın olası adresi haline getirmiş.
Tabii bu da bir iddia. Zaten Agarta’ya ilişkin tüm bilgiler çeşitli ve renkli iddialara dayanıyor. Tünellerin kaynağı Daniken gibi araştırmacılar tarafından uzay uygarlıkları olarak gösterirken, bazıları Atlantis ve Mu kıtalarının batışlarından sonra kurtulan kimseler olarak gösteriliyor.
Elbette bu iddiaların en büyüğü, Agatha sakinlerinin insanlarla çok az iletişim kurarak günümüze kadar yaşadıklarıdır.
Popüler ve çok ilginç hatta inanılası bilgiler içeren yakın tarihli söylencelerin başında ise Adolf Hitler’in, Agarta rahipleri tarafından yönlendirilen bir medyum olduğudur. Bu nedenle bir çok araştırmacı Agarta ile ilgili konulara Naziler ve Hitler ile başlanmasını önerir.
 
 
Dabbe’tül Arz yeraltında değil mi?


Bazı kaynaklarda, Agarta(lıların) dünyayla iç içe yaşadığı, ancak 4. boyutta olduğu için görünmediği söyleniyor. Göründükleri zaman dilimi ise “kıyametle” ilişkilendiriliyor.
“Bizlerin şu an göremediği, ancak iç içe yaşadığımız, bu Medeniyet Mensupları (Agartha) dünya insanlarının dördüncü boyuta geçişi sürecinde onları karşılayacak, kendilerini tanıtacak ve insanlara bilgi aktaracaklardır. Kuran'ın Neml Suresi'nde bahsedilen Dabbetül Arz, yani ‘yerden çıkacak’ ve hakikatleri anlatacak olan canlı varlıklar, bu medeniyetlerin mensupları olan varlıklardır”
Agarta, popüler kültüre de defalarca konu olmuş bir figür; Umberto Eco, 'Foucault'nun Sarkacı' kitabında Agarta’dan bahseder. Abel Posse'nin meşhur romanının ismi: “El viajero de Agartha”dır. “Agarta: Hollow Earth” adıyla bir bilgisayar oyunu da var. Bir başka meşhur oyun “Final Fantasy IV”te de Agart şehrinden cücelerin yaşadığı bir yeraltı ülkesiyle bağlantı kuruluyor. Miles Davis 'in bir albümünün adı da Agarta.


 
Agarta hakkındaki popüler bilgileri bir arada özetleyen bu yazıdan sonra Ergenekon iddianamesinde örgütün Agarta'ya bağlı olduğuna dair bir iddia yer aldığınıda burada hatırlatmak istiyorum.

(devam edecek)

Hiç yorum yok: